26 Eylül 2013 Perşembe

BİLİNMEYEN NO: 67 

GİDİŞ TEK BAŞINA BAŞINA VERDİĞİN BİR KARAR OLMAZ HİÇ,, 

BİRİ İTER,, BİRİ GİDER..

(BİR KARARDIR GİTMEK, AMA TEK BAŞINA)
      Bu gün gitmek üzerine daha doğrusu gitmenin asLında gerekliliği üzerine bir yazı okuyacaksınız, cuma hatırlatmaları bölümünde..
   Kendini tanımak için gitmek..
   İnsanların %99,99 (önüne daha 9 ekleyebilirsiniz) una ait Varoluşsal bir problemden bahsederek giriş yapacağım bu günkü konuya; 
  Hemen şu an beyin kıvrımlarınız ardında gizlenmiş geçmişe bir göz atınız lütfen, orada bir gün yaşanmak üzere rafa kaldırılmış ne çok hayal vardır.. 
   Hayalleriniz, ulaşması kolay veya imkansız, maddi ya da manevi pek çok şey olabilir elbet ama bir yandan da bilirsiniz ki asla onları gerçekleştirmeye zaman bulamayacaksınız. (acımasız bir tespit ama her gün aynı şeyleri yapmaya devam edersiniz sonuç maalesef değişmeyecek..) 
     Tatil gelsin de hele bir sonra, evleneyim de sonra, çocuklar büyüsünde sonra, emekli olayım da sonra, ölmezsem eğer sonra ve son nefesi verirken; has*tir ne saçma geçti lan ömrüm böyle böyle (Ya da benzeri daha az ayıp bir başka final sözü: bakınız ünlülerin son sözleri)...
(VE ÖZGÜRSÜN DÜR GİDİNCE..)
   


  Sürekli ertelemek daha önce de bahsettiğim, içinizde var olan (sizden daha yetenekli, daha cesur, daha girişken ve zeki..) asıl kişiye ulaşmanız için de bir engel oluşturmaktadır. Tabi biliyorsunuz ki olması gereken asıl kişi olmak için çaba göstermeyen ya da engellenen kişiler 4 büyük varoluşsal problemin en gizemlilerinden biri olan varoluşsal sıkıntı (kaygı) denilen tarifsiz ve dünyadan zevk almanızı engelleyen stres kaynağıyla bilinç altında bitmez bir mücadeleye girişmektedir.... 
( DERLER Kİ BİRİ İTER SEN GİDİNCE,,
AMA BU KEZ İTEN DE GİDEN DE SEN OLACAKSIN..)
   Şüphesiz gerçek potansiyeline ulaşma çabası gösterenler için pek çok yol mevcuttur ama burada, karşılaştığım en ilginç ve bence en eğlencesinden bahsedeceğim. ismi sizi korkutmasın ; Jung'un yeniden doğuş arketipi ya da bazı psikologlarca Moratoryum denilen tecrübe..
   Freud'un okulunda yetişen İsveçli ünlü psikolog Jung (sonra hocasıyla papaz olmuştur) tarafından psikoloji dünyasına aktarılan arketip deyimi; algılamamızı örgütleyen, bilinç içeriklerini düzenleyen, değiştiren ve geliştiren yapılar olarak tarif edilebilir..
(HAZIRLAN BU YOL NEREYE GİDER BİLMESEN DE..)
    Arketip tanımı içinde pek çok karmaşık ve anlaşılması zor kavram var olmakla birlikte, bizim ilgilendiğimiz şey  bu tanımdaki değişim ve gelişim kavramlarıdır.
 Öyle bir arketip yaşayacaksınız ki ardından değişmiş ve olmanız gereken insana bir adım daha yaklaşmış bir değişim (gelişim) ve (hatta yeniden doğuş) tecrübe etmiş olacaksınız?  işte bunu mümkün kılan kavram Jung'un 'yeniden doğuş arketipi dediği basit yaşamsal tecrübedir..
   
(GİDENİN ARDINDAN..)
   jung'a göre, insanlık tarihi boyunca pek çok arketip görülür ama ancak bir deneyimle harekete geçirildiklerinde, yani tetiklendiklerinde içlerinde bulundukları gerçek görünüşlerini algılayabilirsiniz. Aksi halde (tetiklemediğiniz, harekete geçmeyen; az sonra nasıl tetikleyeceğinizi anlatacağım) arketip ortaya çıkamaz ve algılanamaz ve tabi siz de içinizdeki bir türlü anlamlandıramadığınız kaygıyla neyim var diyerek kendinizi yemeye devam edersiniz..
   Hızla gelişip yepyeni bir insan olmamıza yardım edecek olan uygulaması en kolay bu arketip aslında hepimizin bildiği ama etkilerinin bu kadar derinlerimize işleyebileceğini tahmin edemeyeceğiniz ; (Erıcson'un moratoryum dediği) yeniden doğuş (ya da aşama) arketipidir.

   Bu kutsal sır gençlerin (ya da her kim istiyorsa onun) örneğin sırt çantalarını alarak yollara düştüğü bir kendini tanıma yolculuğudur...
 Bu durum, tüm ülkelerde anlatılan kahramanlara ait öykülere benzer.Kahraman görevini yapmak üzere uzaklara gider ve döndüğünde yaşadığı maceralara gıptayla bakan normal (sadece yaşayan aslında yaşadığını sanan) insanları tarafından büyük bir coşkuyla karşılanır..
(AMA HEP ENGELLERİN OLUR,, ÇIKAMAZSIN SINIRLARINDAN..)
 Uzun lafın kısası moratoryum denilen olgu içinde mucizevi gelişim potansiyeli taşıyan bir gelişim fırsatıdır. Kişi döndüğünde kendini tanıyan, daha güçlü, daha bilge ve daha farkında bir insana evrilmiş olarak fark edilir..

   Kültür seviyesi ortalamanın üzerindeki sayın okuyucularım (yağcılık yaptığımı sanmayın; aksi halde bu sayfayı okuyor olmazdınız) bilirsiniz ki okumakta bir tür değişim potansiyeli içerir. Okumayı bitirdiğimizde (örneğin bu yazıyı) o şey (okuduğunuz kitap..) artık içinizde sarmaşıklar şeklinde dallarıyla kök salmaya sizi yeni bakış açılarıyla donatmaya başlamıştır çoktan..
(ÖDÜLÜN BÜYÜKTÜR OYSA..)
   İşte yeniden doğuş ya da aşama arketipine göre de sırt çantanızı alarak (bavul da olabilir ama havalı diil) bir süreliğine uzaklara gitmek yepyeni bir insan olarak kendinizi tAnımanız için inanılmaz fırsatlar sunmaktadır.  
  Madem amaç; kim olduğumuzu ve potansiyelimizi (araştırmalar ve bilime göre şu an olduğunuzu sandığınız kişiden çok daha fazlasısınız..) bulmaya ve ona ulaşmaya çalışmak o halde bu yolcuğa mutlaka çıkmanız gerekiyor demektir..
   Bu kavramı yıllar önce okuduğumda pek çoklarınızın aklına gelen soru benimkine de geldi (e heralde!) ; ''peki ne kadar uzağa gitmeliyim?''
   Benim başka pek çok kaynaktan (Jung, Erıcson, Üstün dökmen..) araştırdığım kadarıyla aşama arketipi kavramanı yaşamanız (ya da onu tetiklemeniz) için o kadar fazla kilometre yapmanız (olsa iyi ama, belki bir gün..) temel bir şart gibi görünmüyor..
(YA DA SADECE GİTMEK..)
   O gün için bulunduğunuz çevreden uzaklaşmak ama ilk kez göreceğiniz bir yere ve tabi ki tek başına gitmek farklı biri olmanıza yol açacak arketip mekanizmalarını derhal devreye sokuyor.    Kendinizle baş başa ve içsel bir sohbetle etrafı izliyor ve her hangi birine cevap verme, ona zaman ayırma, şikayet dinleme vb gibi olumsuzluklardan muaf sadece kendinizle baş başa kaldığınız (bir günlükte olsa) bir tecrübe yaşıyorsunuz. Sonuçkahramanın eve dönmesi gibi en azından kendi gözünüzde başarmış ve daha farkında bir insan olarak geri dönebilmek..
(ASLINDA İHTİYACIN OLAN VE SENİ SANA
VARDIRACAK OLAN TEK ŞEYDİR..)
   Sözün özü şu ki; değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.. Olmamız gereken kişiye ulaşabilmek için ve o son güngeldiğinde Nietzsche'nin dediği gibi ölüme yakılıp yıkılmış köprülerden başka hiç bir şey bırakmadan, gözümüz arkada kalmadan bir kahraman gibi gidebilmek için bir kahraman gibi yaşamamamız gerekiyor.
   Bunun da tek yolu hayatı başkalarından dinlemek değil bizzat deneyimlemektir..

  Dolayısıyla sevgili okur, bu gün ya da bu hafta içinde yanınıza çantanızı ve bir de sadece kendinizi alarak bir günlüğüne ve hatta bir kaç saatliğine de olsa, o olması gereken yolculuğa çıkmak için ilk adımı atınız..
   Döndüğünüz her seferinde olmanız gereken kişiye bir adım daha yaklaştığınızı göreceksiniz (süper bağladım yalnız;)                 
  
 Çaba gösteren herkes için, mutluluk dileklerimle..            (Çetin TARI)

GÜNÜN VİDEOSU:

GİTMEK CESARET İSTER BAZEN 


GÜNÜN KARİKATÜRÜ:)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder