BİLİNMEYEN NO: 45
İNSANOĞLU MUTLU OLAMAZ;
DÖRT VAROLUŞSAL KAYGI
(ONLARLA SAVAŞMAK İÇİN DONANIMLI OLMALISIN, ÖĞRENECEĞİN HER BİLGİ, YENİ BİR CEPHANEDİR..) |
Psikoloji bilimine uzun yıllar boyu yakınlık duymuş biri olarak hayatımın bu son dönemlerinde keşfettiğim yeni psikoloji okulu, (böyle değerlendirilir) 'Varoluşçu Psikoloji' yaradılışıma en yakın bulduğum bilimsel savlardan birini içerir; 'Dört nihai kaygı...'
Bundan sonraki yazılarımda sırasıyla yer vereceğim bu dört anksiyete kaynağı, insan oğlunun dünya üzerinde neden asla mutlu olmayacağını ve bilinçli veya bilinç altında bastırmış olarak bu dört kaygı kaynağının onu nasıl hezeyanlara sürükleyip, nasıl; ''İçimde tarif edemediğim bir sıkıntı var?'' şeklinde tarif edilebilecek bir maskeyle ortaya çıktıklarını anlatacağım..
Yaşayan en büyük psikoloji profesörlerinden Irvın Yalom'un başını çektiği varoluşçu psikoloji okulu, varoluşçu felsefeden temel alan bir düşünce sistemi içerir..
(ANLAMSIZLIK..) |
(YALITIM..) |
Varoluşçu psikoterapi, bireyin var olmasından kaynaklanan endişelere odaklanır. Özetle bu dalla ilgilenen terapistlerin çoğunluğu, örneğin insanın fani olmasının verdiği korkunun sık sık (hayata karşı) büyük bakış açısı değişimlerine yol açtığını ve bu durumda hastada iyileşen şeyin (aslında) ilişki olduğunu, hastaların yaşam sürecindeki 'seçimler' dolayısıyla işkence yaşadıklarını ve bu yüzden adım atmaya korkar hale gelindiğini ve hastaların büyük çoğunluğunda var olan 'anlamsızlık' sorunu nedeniyle (bırakın insanın mutlu olmasını) eziyet çektiklerini bilir ve tedaviyi bu dört basamak üzerine inşa etmeye çalışırlar.. (Burada hasta diye bahsettiğimiz aslında bizleriz..)
Varoluşçu psikoterapi aslında çok yenidir. Biraz önce bahsettiğim gibi resmi bir okulu yoktur, bir çok akademisyen onu göz ardı eder, güçlü (ve süreli) bir dergisi yoktur ama pek çok uzak kuzeni vardır. işte bu imbikten süzülerek son zamanların en güçlü akademisyenlerince artık gözardı edilemeyen Varoluçu yaklaşım geleceğin en önemli iyileştirici bilgilerini sunacaktır bize..
(ÖLÜM..) |
Bunları anlatma sebebime gelince, büyük zeka Shakespeare; ''İyi ya da kötü diye bir şey yoktur..'' der ''..Onu düşünce öyle yapar..''
Yani demek istediğim o ki ''Olaylar hakkındaki düşünce şeklinizi, ve hatta temel değer ve inaçlarınızı bile değiştirmek bizlerin elindedir.. (Bilişsel yaklaşım)
Ve biz bunu yaptığımızda, duygu durumumuzda ve hatta görünüşümüzde ve üretkenliğimizde derin ve sürekli değişiklikler yaşamamız mümkündür..''
Bu son paragraf 'bilişsel terapinin' kısa açıklaması olmakla birlikte söylenmek istenen şudur ki; bizler, durumlar ve bu dört nihai kaygı karşısında zincire vurulmuş bekleyen köleler durumda olmak zorunda değiliz.
(ÖZGÜRLÜK) |
Bu düşmanlarla savaşmak gerektiğine göre yapılması gereken ilk şey onlar hakkında olabildiğince şey öğrenmektir.
işte o zaman içimizdeki nedensiz sıkıntıya bir anlam verebilecek onunla barışabilecek veya ölüm kavramıyla ille de uzlaşıp hayatın kıymetini öğrenmek için bir 'Ölümden dönme deneyimi' yaşamak zorunda olmayacağız..
(BİLİNÇ ALTINA YOLLASAN DA, BAŞKA SIKINTILAR ŞEKLİNDE YÜZEYE ÇIKAR..) |
Hani övünmek gibi olmasın ama naçizane benim yazmaya çalıştığım gibi olabildiğince hayatı sorgulama amacındaki paylaşımlar, veya psikoloji dergileri veya bilimsel makaleler veya örneğin kişilerin, okuduğunuz ölümden dönme deneyimleri gibi zenginleştirici hikayeler dahi (kısaca öğrendiğiniz her bilgi= yeni bir cephane) sizin bilişsel durumunuzu güçlendirerek ardından duygusal dünyanızı yeniden yapılandırmaktadırlar..
İşte buna kısaca bilişsel terapi denir ki bizim yaptığımız gibi kaygılarımızı okumak ve öğrenmek şeklinde tedavi etmeye çabalıyorsak adı; ''biblio terapi'' halini almaktadır..
Biraz üniversite hazırlık sınıflarındaki 'Psikolojiye giriş' dersi gibi mi oldu? (böyle bir ders var mı onu da bilmiyorum:) ama aslında bundan sonra anlatacağım dört nihai kaygı kavramına ve neden bunları öğrenmeniz gerektiğine dair iyi bir giriş yaptığım kanaatindeyim.
(AMA KAÇACAK YER OLMADIĞINI GÖRDÜĞÜNDE, ÖLMEYECEKMİŞ GİBİ YAŞAMAK EN İYİSİDİR..) |
Diğer yandan küçük yazılı ve bu haliyle 800 sayfaya yakın (akademik) bir kaynağı size elimden geldiğince özetlemiş olacağım, yine iyisiniz ;)
Bu günkü yazımı daha fazla uzatmadan, bu dört nihai kaygıyı anlatarak bitireceğim ama isterseniz (tabi sessiz bir yerdeyseniz ve zamanınız varsa) bu kaygıların neler olduğuna ulaşmak üzere siz bir alıştırma yapın, nasıl mı?
Eğer her zamanki dünyanızı silebilir (sessizlik ve meditasyona yakın derin bir düşünme haliyle) ya da parantez içine alabilirseniz, dünyadaki ''durumunuzu, sınırlarınızı, olanaklarınızı derinlemesine düşünürseniz, eğer bütün diğer nedenlerin altında yatan asıl nedeni kavramaya çalışırsanız (neden buradayız, neden yaşıyorum, neden ben seçildim, kader?) işte ulaştığınız bu varoluşsal (ve sorgusal) durumda, nihai kaygılar denilen demir kapılara kendiliğinden ulaşırsınız..
(VE SEVMEK VE UNUTMAK VE SADECE YAŞAMAK..) |
Ve sevgili arkadaşlar üzerinde zaman içinde duracağımız ve insan oğlunun neden tam olarak mutlu olamayacağını yüzümüze vuran ve bir çok insanda (bunları düşünmekten korkarak bilinç dışına itelediklerinden) bilinç altındaki başka belirtiler ve rahatsızlıklar şeklinde kendini gösteren bu dört nihai kaygı şunlardır..
1. ÖLÜM (..ölümün kaçınılmaz, bunu bilerek nasıl devam edeceksin?)
2. ÖZGÜRLÜK (..seçimlerinden sorumlusun)
3. YALITIM (..yalnız geldin öyle gideceksin)
4. ANLAMSIZLIK (..neden?)
(AMA ACI VERSE DE VAROLUŞSAL YANIMIZLA MUTLAKA YÜZLEŞMEK..) |
Bu kavramları tam olarak anlamaya çalışacağız ilerideki günler içinde, ama onları hemen hafife alma hatasına düşmeyin derim ben..
Özgürlük örneğin, burada sizin bildiğiniz manada düşmanın elinden kaçmak şeklinde değildir..
Başka bir amaçla başladığım yazımın daha önemli olduğunu düşündüğüm bir hazırlık aşaması haline gelmesinden aslında gayet memnun oldum, zira benim bunları öğrenmem hayatımda derin anlam değişikliklerine yol açmıştı..
Aynı şeyin başka bir kaç arkadaşta daha olması ve araştıracakları yolda yeni kapılar açılması, benim için büyük mutluluk olacaktır..
Nihai kaygılarla başa çıkabilecek kadar donanımlı ve yaşam enerjisiyle dolu olduğunuz günler görmeniz dileğiyle.. (Çetin TARI)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder