20 Eylül 2013 Cuma

BİLİNMEYEN NO: 61
TUZLU SU GİBİYDİ GÖZYAŞLARI,,
 DALDIKÇA GÖZLERİ DAHA ÇOK YANDI,,
YA DA ASLINDA YALNIZLIK GEREKLİDİR..

(YALNIZLIK KAÇINILMAZ OLUR BAZEN..)
   Lise yıllarımda edinmiş olduğum Monteigne'in muhteşem eseri Denemeleri karıştırırken yalnızlıkla ilgi (aslında yalnız kalamanın gerekliliği) çoktan unuttuğum bir bölümle karşılaştım tesadüfen..
   Kitabı okuduğum günden bu güne ne çok hezeyan geçirdiğimi hatırladım sonra ve bu bölümü hiç ama hiç anımsayamadığımı.. 
  Belki şu an önemini daha güçlü kavradığım fikrin aslında ne kadar önemli olduğunu o an fark etsem yalnızlık donanımının erdemlerini anlatan bu yazı ile, bam başka yaşanmışlıklar, farklı bakış açıları yönetecekti doğru yolu izleme derindeki kaderimi..
  Yazıya geçmeden önce yalnızlığın genelde birinci perdesine ait tanıdık ve karanlık bir süreçten bahsedeyim önce..
   ......
   Ayrılık anlarının vefakar dostudur gözyaşı, gidenin bıraktığı boşluklarda çıkan yangınları peşi sıra söndürmeye çalışan..
(KİMSEN YOK SANIRSIN, AMA YANLIŞTIR ÇOĞU ZAMAN..)
   Çektiğin sıkıntılar (sana eziyetleri) unutulur halbuki, zorlar hatırlayamazsın bir türlü,, kısacık saniyelerle ölçülüyor bile olsa koca ilişki içinde o bir kaç iyi anı tekrarı hatırlanır geriye kalan..
   Ve 50 yaşını getirir gözlerinin önüne ayrılık; sırtında battaniyen izlediğin dizinin reklam arasında yalnızlığını paylaştığın kedine mama vermek üzere ağrıyan dizlerini sürükleyerek ve korktuğun karanlığı bertaraf etmek etmek için aceleyle açtığın ışıkların çiğ aydınlığı..
(SONRASI YENİ BİRİ, TANIMAK, AYNI ŞEYLER,,
YAŞAYAMAM DERSİN, TEKRAR OLMAZ..)
  En zorudur ilk gece,, öleceğini sanırsın ölemezsin; sürekli nerede hata yaptığına dair kendine işkence eden sağ duyun ve ona karşı çıkmak için direnen ve çektiğin eziyeti görmen için derinliklerini zorlayıp seni ikna etmeye çalışan bulanık zihnin..
   Üstelik o kadar uzun süredir ayrı kalmıştın ki kendinle, yüzüne bakmaya çekinirsin aynanın, bakılmayacak derece de şiştir ya gözlerin..
   Hacmi küçülür ciğerlerinin, bir avuç nefesle idare edebildiğini zaten daha fazlasını da içine çekemediğini, sık soluduğunu fark edersin, kapalı karanlık bir kutuya konmuş gibi..
(VE DESTEK ARKADAŞLARINDAN GELİR,,)
   İzlediğin, dinlediğin her şey sana karşıdır artık,, dünya bu haliyle yaşayamayacağın bir yer olmuştur,, daha çok ağlatır anımsattığı anılar..
   Şüphesiz ertesi sabah ve ertesi zor gün (ve bitmeyen, uzayan günleri) de özel eziyetlere nail ayrılık mefhumu insan cinsinin yaşayabileceği en büyük duygusal yıkımlardan biridir..
   Akmak bilmeyen, kendini kendi kendi kuyruğundan yakalayan zaman canavarı, alışmak denilen duygusal durumu umutsuzca bekleyen seni her saniye ateşten korlar üzerinde yürümek gibi açık bir bilinçle ve kurtulunması imkansız bir süreçten geçirir,, alışmak hiç de kolayca gelmez öyle..
    Sebebi her ne olursa olsun sizin tercihiniz değilse (ve hatta öyle bile olsa) yıkım kısmı (süresi) insan kişiliğiyle yakından alakalı bu durum kişinin kendi kendiyle baş başa kalabilme gücü ve donanımıyla ters orantılı bir seviyede etki gösterir..
(YA DA TEKNOLOJİ VARDIR BİR ADIM ÖTENDE,,)
   Zaten yetebiliyorsan kendine ve dünyan kitapların ya da seni geliştiren uğraşlarınla dopdolu bir lunapark gibi uzanmaktaysa önünde,, ve hatta öğrenmiş ve donanımlıysan hayata karşı,, kendi hazineni taşıyorsan zaten içinde, belki aynı yıkım çarpar ruhuna ama bahsedilen dalga kıranların korurlar seni, hasarın ölümcül olmaz asla..
   
Kendin İçin Bir Dünya Yarat: (Montaigne/ Denemeler)
  
(KAPILARIN KİLİTLİ DEĞİLDİR YENDEN BAŞLAMAK İÇİN..)
  İnsanın fırsatı varsa karısı, çocuğu, parası ve özellikle sağlığı olmalı, fakat mutluluğunu salt bunlara bağlamamalı..
   Kendimize dükkanın arkasında, sadece bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada kendi özgürlüğümüzü, kendi egemenliğimizi kurmalıyız.. Orada yabancı bir kimseye yer vermeden kendi kendimizle her gün baş başa kalıp dertleşmeliyiz, karımız, çocuğumuz, servetimiz, hizmetçilerimiz yokmuş gibi ve gülmeliyiz kendimize..
(VE ŞANSLIYSAN BİR GÜN KARŞILAŞABİLİRSİN..)
   O kadar ki, hepsini yitirmek felaketiyle karşılaşınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın..
   Kendi içine yönelebilen bir ruhumuz var; kendi kendine arkadaş olabilir; kendi kendisiyle sıkı pazarlık edebilir..
   Bir başına kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilemez oluruz diye korkmamalıyız..

(AMA ÖZLEMEYE DEVAM EDERSİN BİR SÜRE DAHA,,)
  İşte sevgili arkadaşlar bu gün için, hayatınızda biri varsa dahi, yukarıda büyük ustanın anlattıklarından bile aslında daha fazla yararlar içeren bir egzersiz size; kendinize her gün yalnız (aslında kendinizle baş başa) ve sakin bir zaman dilimi ayarlamak ve bu kısacık özgürlük anlarında kendinizle sohbet etmek, daha doğrusu koşuşturmalardan sıyrılıp bir anlığına bulunduğunuz ana odaklanarak düşünebilmek..
   Yalnız kalmaktan ölesiye korkmak şüphesiz varoluşsal bir problem ve her kesin içinde mevcut olan bir korkudur.. 
(FAKAT ASLA SONSUZA KADAR SÜRMEZ,, VE KENDİNİ
FARK EDERSİN KÖŞEYE SAVURDUĞUN,, İLK MERHABA
HER ŞEYİ DEĞİŞTİRİR VE NE KADAR ZENGİN OLDUĞUNU
ANLARSIN ASLINDA DERİNLERİNDE..)
   Ama onunla başa çıkıp çıkamayacağınız donanımımızla doğru orantılıdır.. 
  Eğer mutlu olmanızın birine bağlı olduğunu düşünen bağımlı insanlardansanız bundan sonra da üzülme olasılığınız oldukça fazla olacaktır maalesef..
   Ama öyle bile olsanız çaresi Monteigne'in yukarıdaki yazısında mevcuttur korkmayınız..
   Yine de, sevdiklerinizin olabilecek en son ana kadar yanınızda bulunacağı günler görmeniz dileğiyle..
                                                                                (Çetin TARI)


GÜNÜN VİDEOSU:

CEM ADRİAN ,, YALNIZLIK



GÜNÜN KARİKATÜRÜ:)



  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder