5 Eylül 2013 Perşembe

BİLİNMEYEN NO: 46

YANLIŞLANAN TEORİ;

SADECE APTALLAR MUTLUDUR..

(SENDEN DAHA MUTLU OLDUKLARINI SANDIĞIN
 MASKELER İLE DOLAŞIYORLAR..)
   Yazar Eric Hoffer'ın bir sözünden devşirdiğim bu başlık aslında bir çok insanın üzerinde fazla düşünmediği bir kuralı dile getirmekte; 
  'Mutluluk: bir kelebeğe benzer. Onu yakalamaya çalışırsan ve o sürekli aklında olursa, mutsuz olursun.. Zira mutluluk denilen bir hedef değil, kilo metre taşları olan yolculuğun bizzat kendisidir..'
  Bu gün size hepimizin işine yarayacağı aşikar, mutluluk kavramıyla ilgili bazı araştırma sonuçları derleyeceğim.. Ola ki kendinizi çok mutsuz hissediyorsanız belki bu  sonuçlar işinize yarayabilir. 
(APTAL DEĞİLSEN AYRINTIDAKİ
MUTLULUĞU FARK EDEBİLİYORSUN..)
  Diğer yandan, mutluluğu okumak asla zaman kaybı olacak bir faaliyet değildir bence, o yüzden her türlü devam etmenizi öneririm zira az sonra 'öğrenmenin sizi mutsuz ettiği yanılsamasına' bir son vereceğim (şu an zafer işareti yapmaktayım;)
  Iowa üniversitesi araştırmacıları insanlara hoş resimler gösterdiklerinde (kır manzarası, yunuslar, kediler..) deneklerin beyinlerinin ön lobu devreye girerken hoş olmayan resimler gösterildiğinde (petrole bulanmış kuş, yaralı bir asker..) beyinlerin ilkel bir bölümü devreye girmekteymiş..
  Bu durumdan sevgili arkadaşlar benim seçtiğim (ihtimallerden) çok hoş bir sonuç çıkmakta; Mutluluk hissi, beynimizin daha yakın zamanlarda gelişen bir bölümünde ortaya çıkmaktadır.. Bunun anlamı (maalesef farkı çoğu zaman hissedemesek de)  evrimsel olarak mutluluğa doğru yöneldiğimizdir..
  Yani mutluluk kavramı modern bir kavramdır ve daha gelişmiş bir ön loba sahip olan (daha çok mutlu olur demiyorum ama) mutluluğu daha derinden hissedebilen olacaktır..
(MUTLU OLMAK İÇİN HEP BİR ŞEYLERE VE BELKİ YENİ
TEKNOLOJİLERE İHTİYACIN OLDUĞUNU SANIYORSUN..)
  Yani okuyan, araştıran ve sorgulayan sevgili arkadaşlar, (ön lobu daha faal= gelişmiş) gördüğü bir manzaranın ya da incelediği bir çiçeğin tüm ayrıntılarını daha büyük bir hayranlık ve anlayışla görebilen sizler, mutluluğu da daha derinden yaşama lüksüne sahipsiniz demektir..
  Ama şu konuda kırmızı çizgiyi çekelim ki; aptallar daha mutludur.. Buna kesinlikle katılıyorum ama bizim için başka bir umuttan bahsediyorum, mutluluğun erdeminin farkına varabilmekten ve duyulan mutluluğun kalitesinden yoğunluğundan..
(OYSA BAZEN ARKADAŞLAR YETER SANA..)
  Aristo'da beni onaylar şu sözleriyle:'' Mutluluk, ruhun erdemli etkinliğidir..''
  Kalbinde herhangi bir erdeme sahip olmayan ve rüzgarda saçılan yapraklar misali iradeden yoksun aptallara göre, (okumaktan aciz, araştırmayan, sorgulamayan, ama her şeyi bildiğini zannedenlerden bahsediyorum) yıllarca incelikle işlediğiniz birikiminizin, size daha güçlü bir mutluluk boyutunun kapılarını açacağıdır mevzubahis olan..
(VE HAYAL GÜCÜNÜ KATTIĞIN UĞRAŞLARIN..)
  O halde bugüne kadar öğrendiğiniz şu karamsar dogmayı bir unutunuz; ''Çok bilen mutsuz olur'' (aptallığın savunma mekanizması:p)
  Demek oluyor ki bizler öğrendikçe mutsuz olmuyoruz, sadece mutlu olacak şeyleri süzgecimizden daha fazla geçiriyor ve sonra mutlu olacaksak eğer gerçekten hakkını vererek (ön lob) bu duyguyu yaşayabiliyoruz (buna sevindim yalnız..)
  Biliyor olmanın ya da öğrenmenin bir diğer getirisi durumlarla ilgili önleminizi öncelikli olarak alabilme yeteneğinizi geliştirmesidir.. Yani sevgili arkadaşlar diğer bir (benim tüm kalbimle inandığım) araştırma mutluluğu yakalama çabasıyla ilgili.. (Polyannacılık değil, zira o bir optimistti ve bence bu kötü değil..)
  Söylemek istediğimi, daha iyi bildiğim bir bilimle anlatabilirim sanırım. Fizikte özellikle kuantum fiziğinin temel varsayımlarından biri; Heisenberg Belirsizlik İlkesidir. Bu ilkeyi basitçe açıklamak gerekirse; 
 'Eğer siz bir şeyi gözlemleme davranışına girişiyorsanız, o şeyin doğası değişir..'
(KURAL ŞUDUR Kİ, ONU YAKALADIĞIN ANDA TADINI
ÇIKARMALISIN ZİRA AZ SONRA UÇUP GİDECEKTİR..)
  İşte son zamanların modası olan her şeyi kuantum ile açıklama furyasını örnek alacak olursak eğer, (bu gerçek ama) mutlulukta kuantum yasalarına uygun davranan, uçucu bir kavram olmaktadır.. Yani onu ne kadar görmeye, yakalamaya (mutlu olmaya) çalışırsanız sizden o kadar uzaklaşmaktadır..
  Yani sevgili arkadaşlar ille de mutlu olayım diye kendinizi perişan eden tiplerdenseniz bu araştırma daha çok uğraşacağınızı gösteriyor.. 
  Mutlu olmak için uğraşmak mutlu olmanın doğasına aykırıdır, ha bunu LSD ler ya da (televizcon olan değil -lcd- ;), amfetaminlerle de (buda vitamin değil aman:) geçici olarak sağlayabilirsiniz ama sonrası yıkım olacaktır..
(MUTLUYMUŞ GİBİ DAVRANMAK DA BİR ÇÖZÜMDÜR,
BİR SÜRE SONRA ONU ÇAĞIRIR..)
  O halde sevgili arkadaşlar bu ikinci habere göre, mutluluk kavramıyla ilgili olarak size bu gün bir de kötü haber vermiş oldum demektir; 'Onu çok kafanız takarsanız sizden kaçar..' (çok da kötü haber değil, öğrendiğimize göre önlem alabiliriz artık; akışına bırak..)
  Yazının çok da uzamaması için son bir araştırmadan daha söz ederek kalanları bir başka yazıda okumanız üzere arşivime kaldırıyorum (bu havalı oldu, ne arşivi abi;)
  İnsana ait bir diğer araştırma sonucu; 'Dünyaya karşı mutlu görünme eğiliminde olduğumuzdur..'
(AMA İLLE DE BİRİ GEREKİYOR, DİYORSAN MUTLULUĞUN
İÇİN, HAYAL KIRIKLIKLARINA HAZIR OLMALISIN..)
  bu araştırmaya göre; yüz yüze görüşen denekler, örneğin telefon yoluyla görüşenlere göre daha fazla mutluluk nüansı göstermektelermiş.. 
  Diğer yandan görüştüğümüz kişi (bir de) hoş bir karşı cins ise karşımızdakine çok mutlu insanlarmışız gibi (halbusi yalan) görünme gereği duyuyoruz (bakınız dibi düşmek..)
  Bunun sebebi mutlu görünmenin daha seksi olarak algılandığı olmuş.. (bizde cool olacağız diye kendimizi boşa kasıyomuşuz:/ ) 
(HEM KURAL ŞU DUR; MUTLU OLMAK İSTİYORSAN
ÖNCE MUTLU ETMELİSİN..)
  Yani sevgili arkadaşlar mutlu olamak aslında genlerimizde var olan ama harekete geçmesi için bazı sebeplere ihtiyaç duyan bir kavramdır.. 
  Bu sebepleri, yani insanları daha çok nelerin mutlu ettiğini (bugün yeterince uzun olduğu için) yarın ki yazımda yazacağım. İşte o yazımızda; evli, bekar, çocuklu, laik, üniversiteli, içe dönük, zengin, fakir, Asyalı, Avrupalı... pek çok kategoriye göre kimlerin daha mutlu olduğunu görme ve üzerinde düşünme fırsatınız olacak..
  O halde bugün yaradılışınıza uygun olanı yani mutlu görünme stratejisi için kendinize bir şans tanıyınız.. Davranış psikolojisinin ilkelerine de kesin olarak uyan bu görüşe göre eğer mutluymuş gibi davranırsanız bir süre sonra mutlu hissetme ihtimaliniz artacaktır.. (inanmıyorsanız tam tersini yani mutsuz olduğunuzu düşünmeye ve öyle davranmaya başlayın bakalım bir iki dakika sonra ne oluyor..)
(VE KÜÇÜK ŞEYLERDİR GENELDE MUTLU EDEN ONLARI..)
  Ve artık neden mutsuzum neden mutlu olamıyorum serzenişlerini de bir kenara bırakın artık zira biliyorsunuz ki ille de mutlu olacak mıyım diye yaptığınız faaliyetler sizi hedefinizden uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Bunun yerine deneyimleyin ve öğrenin araştırmalara göre her yeni ve cesur deneyim (tüm deneyimler cesurdur zaten) mutluluk kat sayınızda sıçramalara sebep olacaktır..
(O HALDE ERTELEDİKLERİNİ DENE ARTIK,
ZİRA HER DENEYİM SENİ MUTLU EDİYOR..)
  Ve diğer yandan bu gün mutlu olmak için birine ihtiyacınız olduğu duygusunu  rafa kaldırın artık.. (Varoluşçu psikolojide nihai kurtarıcı kavramına kapılamak anlamına gelen zayıflık,, bir gün bahsedeceğim..)
 Eğer amacınız mutlu olmaksa en başta kalabalıklardan sıyrılarak hayattaki amacınızı sorgulamaya başlamanız gerekir.. Düşünmek ve öğrenmek ve deneyimlemek. İhtiyacınız olan her şey ön lobunuzda bulunmalıdır
  Ve (son ve idi bu); asla başkalarının  sizden daha mutlu oldukları yanılasamasına kapılmayın sevgili arkadaşlar. Yukarıdaki araştırma sonucunu hatırlarsanız; herkes diğerinin yanında daha mutluymuş gibi davranma eğilimine giriyor
  Yani aslında kimse senden daha mutlu değil, unutma..
  Öğrendiğiniz ve deneyimlediğiniz her bilgiyle yüzünüzde bir maskeye ihtiyaç duymayacak seviyede mutlu olacağınız günler görmeniz dileğiyle.. 
                                     (Çetin TARI)

GÜNÜN VİDEOSU: 

MUTLULUK MEDİTASYONU


  GÜNÜN KARİKATÜRÜ:)

ERCAN PLASTİK A.Ş.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder