14 Temmuz 2017 Cuma

ÖLÜMDEN ÖNCEKİ YAŞAM...

Geriye kalmış azıcık yaşamını,
onunla ne yapacağını bilene dek
saklamayı düşünüyorsun önce
ve ardından çıkıp dışarı,
pamuk gibi devasa,
altıgen kristallerin süzülerek indikleri gökyüzünden,
onları yakalamaya çalışıyorsun
çocukluğundaki gibi ağzınla...
Fotoğraf
Hava mavi siyah,
tıpkı mavi siyah yosunla boyalı bir akvaryumda
minicik yem pullarını,
kar taneleri gibi nazikçe süzülürken
yakalamaya çalışan pembe balıklar gibi...
Yeryüzünde yaşadığın her mutlu anın,
kederle ödendiğine ispat,
ormanın beyaz derinliklerinde
bin yıllık bir ağaç
devrilirken
sesini kimse duymadığı; 
 'gerçekten ses çıkarmış mıdır?' diye düşünüyorsun
ya da görmediyse kimse onu;
yaşamış ya da ölmüş... 
Fotoğraf
Yine de özgür olduğunu
artık biliyorsun ağacın
zira sadece yalnızlığı sevenler
özgürdü
ve nihayet buluyorsun
eski tren yolunun
hemen kıyısında can çekişen bedenini...
''Yok olmanın,
hiç olmaktan iyi olduğunu''
söylüyorsun
dallarını okşarken
ve yok olmanın en iyi yolunun
bir şekilde gitmek olduğunu...
Fotoğraf
Kar altında yorgun gıcırdayan raylar
onaylıyor seni
alabildiğine uzanıp
sis içinde 
gitmek fiilinin altını
çift çizgiyle çizerek... 
Fotoğraf
Her şeyin rengine göre kanadığı bu dünyada
mavi siyah gökyüzü
bembeyaz kanıyor artık
ve yorgun ağacın çürüyen bedeni
çiçek tozları saçıyor
beyaz üzerine kan kırmızı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder