ÖLÜMDEN ÖNCEKİ YAŞAM...
Fiziksel varlığını
neredeyse tam olarak
hemen önünde hissedebiliyorsun;
sürekli kafanı vurduğun
uçsuz bucaksız bir katılık gibi
önünde dikiliyor...
Net bir şekilde görmeyi henüz başaramadın
ve belki çok yakın,
belki uzak olduğundan...
Sadece çarptığın
ve bir de yolunu kestiği için
var olduğundan şüphen.
Ve bu şekilde çarpmaya devam edersen,
kafanı ve tüm kemiklerini unufak edecek
sert bir maddeden yapılmış...
Adını duydun ama,
adı; zaman...
Nadiren de olsa güneş varken,
Nadiren de olsa güneş varken,
kuşlar cıvıldar ya da
bir bebeği severken
ve aşıkken özellikle
varlığı son buluyor;
belki açık olduğu için tüm pencerelerin
ve bir sinek gibi artık
çarpmaktan kurtuluyorsun...
Hayvanların acıdan hıçkırmadıkları,
hastaların umutlarını yitirmeyip ve
ölülerin kötü düşler görmedikleri
bir gelecekte;
dünyanın herhangi bir yerinde
ve bir uçurumda belki de
yıllarca haberin olmadan yaşamış birine
tüm hayatını anlatmak isteyecek
ve barışacaksın
kendin ve zamanla....
Uçurumun dahi
mutluluk getirebileceğini anlayacaksın
uçurumda açan tüm çiçekler gibi
ve haykıracaksın onunla,
''Evimsin ey uçurum... "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder