7 Temmuz 2017 Cuma

ÖLÜMDEN ÖNCEKİ YAŞAM...

Dipte kalan çamurlu kısma geldiğinde anladın,
yatağına sıkışmış,
kendi kendini tüketen bir ırmak olduğunu.
Fotoğraf
Su gibi,
kendi çukurunda kuruyacağını bilsen de
dışarıya kapanmanın esasen
kendi içine açılmak olduğunu seziyorsun...
Oysa yaşamak için ne işkencelere,
ne acılara katlandığının farkında mısın?
Güneş ışığı,
serin bir ırmak, portakal ağaçları, çam iğneleri, kuşlar,
bir sevgili...
Fotoğraf
Tüm bunlar bu kadar anlamlı mı gerçekten?
İçinde büyüyen
bir nilüfer çiçeği olsa da
seni yavaş yavaş öldürecek,
yine de hayatın bir anlamı olduğu fikrinden,
sürekli bir anlam aramakla meşgul zihninin hatırına vazgeçmeyeceksin...
O son evrede oturacak ve
beklemek isteyeceksin sadece,
bekleyecek bir şey kalmayana kadar
beklemek...
Gece olsun, saatler vursun,
günler geçip gitsin, anılar silikleşsin... 
Fotoğraf
Neredesin?
Dünya denilen bu hologram ne?
Seni buraya konduranın amacı,
neden getirdiği, niçin sana danışılmadığı?
Boş yere yanmadığını biliyorsun ama caninin;
ya geleceğe dair bir eksiklikten
ya da geçmişten gelen bir fazlalıktan... 
Fotoğraf
Derken üzerinde beyaz bir çizgi kalmış
yüzük parmağını
gecenin saçları gibi simsiyah dalgalanan
varoluşa batırıyorsun,
hiçbir şey kokmuyor önce
sadece belli belirsiz bir
vanilya çiçeği üzerine serpiştirilmiş bir tutam zaman...
O yüzden
zamana bırakmaman gerektiğini biliyorsun
zira anladığın kadarıyla
zaman da her şeyi sana bırakıyor ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder