6 Temmuz 2017 Perşembe

ÖLÜMDEN ÖNCEKİ YAŞAM...

Yaşadığın her neyse unuttun...
Sanki biri anlatmış ve sen de dalınca dinlemişsin gibi.
Ne olacağı ve
ne olduğun hakkında bir fikrin yok.
Çoktan yaşandı ve unutuldu,
 hepsi bu... 
Fotoğraf

Yine de belli belirsiz görüntüler var
zihninin puslu kıyılarında ve
Tanrının oyuncak kutusundan henüz çıkmış
gıcır gıcır mavi bir bisiklet.
Her taşın kendi gölgesi yanında
gururla dikildiği bir patika bu,
bir yerlere, bir dağ evine gidiyorsun belli ki... 
Fotoğraf
Doğru olan tek şey,
her zaman böyle yaşamak değil miydi zaten? 
Dört taş duvarla çevrili bir odada,
duvar kağıtlarının, süslemelerin, mobilyaların,
bütün o ıvır zıvırın gülünç kalabalığından uzak...
Başın üzerinde yağmura karşı bir çatı,
üzerinde soğuğa karşı sıradan bir yorgan,
açlığa karşı biraz ekmek, soğan, süt,
sabahları güneşle uyanmak,
aksamları alacakaranlıkta yatmak,
insana daha fazlası gerekli mi? 
Fotoğraf
Velhasıl çarparken saçlarına rüzgar
aynı anda hiç böylesine kendinden kopmuş
ve bir o kadar da kendinde hissetmiyorsun kendini ve
buna sebep
o eski duvar önünde
iniyorsun bisikletinden. 
Fotoğraf
Üzerindeki çatlağı fark ediyorsun,
parmaklarınla usulca dokunurken bu yaraya,
üzerindeki incecik çatlaktan fışkıran minik yoncaları, hatırlayamadığın tüm varlığını
nihayet hatırlatan beyaz eski bir duvar.
Anlıyorsun nihayet ;
eğer duvar bir şekilde kırılmasaydı,
asla yeşillenmeyecekti...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder