9 Ağustos 2017 Çarşamba

DİNLE KÜÇÜK KIZ...

Ağlamaya yer kalmadığı için de
gülebilir insan... 
Tam karşında oturan; 
üzgün yüzü, 
başının hemen üzerinde bulunan saatle
aynı hizada olduğu için
her iki şekli birbiriyle ilgili,
bağlantılıymış gibi algılıyorsun.
Saat beşi kırk geçiyor. 
bir şeyler için ne çok geç
ne de erken değil.
Tıpkı altında oturan kadın gibi hüzünlü...
Fotoğraf 
Sırf normal görünebilmek uğruna
olağan üstü bir enerji sarf ettiğini
görebiliyorsun;
tıpkı senin gibi...
Küçük not defterine dönüyor
ve tekrar bir şeyler karalıyorsun: 
Fotoğraf
Masa üzerindeki
küçük kırıntıya kayıyor sonra gözün,
her yönden gelen bir karınca ordusu
ortaya çıkıyor ve
sanki açlıktan ölüyorlarmış gibi
kırıntının üzerine saldırıyorlar.
Muhtemelen
senden başka kimsenin
izlemediği ve
bu  yüzden
gerçek olmayan bir görüntü... 
Fotoğraf
Seni asıl rahatsız edenin
zaman olduğunu fark ediyorsun sonra.
Ve duvardaki saatin
son derece saçma mekanizması,
ortak bir eksen üzerinde
biri gözle görünür bir hızla hareket eden
üç kargıya benzer iğnemsi şey,
kimsenin doğru düzgün açıklayamadığı bir şeyi
zamanın ilerleyişini ölçüyor...
Neden 12 sayı?
Neden diğer ölçüler gibi 10 değil?
Çünkü diğerleri gibi veya
muhtemelen var bile değil...
Fotoğraf
Diğer yandan
'Kimsenin,
aşk macerası yaşamak isteyip de
vakit bulamadığını söylediğini
hiç duymadığını'
not ediyorsun.
Zira ne kadar meşgul olursan ol,
o tutkuyu hissediyorsan vakit buluyor insan...
Fotoğraf
Gözlerini,
karaladığın defterden,
saatin altında oturan kadına kaydırıyorsun tekrar;
olması gerektiği gibi ağlıyor...
Bir şeyi, 
ona hep sahip olduğun için
hiç fark etmediğini anlaman bile 
onu kaybedince oluyor...
Sessizce toparlanıp
masadan kalkıyorsun,
aynadaki görüntün
başının hemen üzerindeki saate bakıyor,
gözlerine dokunup hafifçe mendiliyle
üzerinde pembe bir karınca gezinen defteri kapatıyor...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder