14 Ağustos 2017 Pazartesi

DİNLE KÜÇÜK KIZ...

Saman yolunda döllenmiş,
Pegasus kanatlı yıldızların
nehir diplerinden aktığı
ve hiçbir şeyin hiçbir şeyle
turkuaz kristalleri içinde karıştığı
birbirinden aslında çok uzak
iki hiçliğin suretleri gibi olacaksınız...
Fotoğraf
Biri, 'sen' dediğin
ve diğeri çok uzaklardan geldiğini sandığın 
ve halbuki kaderin kör kuyusundaki
gümüş okyanusa yansıyan,
farkında olmadığı
görünmez bir zincirle sana bağlanmış O;
bir aynanın kavuşmaz sınırında... 
Fotoğraf
Bir ayna elbet,
kalbi görünmeyen,
sen varsan var olan,
sen görürsen gören,
öldüğünde ölen...
Fotoğraf
Pek çok yalana şahit olacaksın bu uğurda,
sözle, yazı ve resimle.
Fakat en çok da
susarak yalan söyleyecekler sana
gözlerinin en derinine bakıp... 
Fotoğraf
Geçecek elbet
ve bir gün
soluk mavi bir nokta olmayı dileyeceksin artık...
Yani şu anki varoluşun gibi
boşlukta
kızıl yapraklar misali süzülen bir şey değil,
basit ve tüm bu anlamsız eylemi bitiren,
tanımsız, boyutsuz,
zamansız bir nokta...
Fotoğraf
yaşam,
yalan
ya da en güzeli
artık aşkı düşünmeyecek kadara
içindeki sonsuzluğa tomurcuk salmış,
uçsuz bucaksız bir dev kadar güçlü,
boyutsuz küçücük bir nokta... 
Fotoğraf
Sen küçük insan,
belki bu yüzden bu büyük alemin,
ya da her ne diyorlarsa;
evrenin, kosmozun bir minyatürü sayılmaktasın.
Bilinen tüm bu evrende 
küçük bir nokta olsan da
büyük alemin tüm hakikatleri üzerinde yani... 
Bu sebeple belki
büyük düşünürler
aynadaki büyük yansıman olan
bu büyük aleme
insan-ı kebir
yani büyük insan diyecekler...
Fotoğraf
Velhasıl evrenin
ve Tanrının bir sureti,
küçücük bir noktasın sen 
kimseye ihtiyacı olmayan,
yalnızlık ona mahsus denilen...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder