10 Ağustos 2013 Cumartesi


BİLİNMEYEN NO; 25

DE JA VU 2

(İLİŞKİLER İÇİN SEVGİ DİLİ KAVRAMI)
  Sevgili arkadaşlar bu güzel cumartesi sabahında da (dün yazdığım cuma hatırlatmaları bölümünün sayfa okuma oranları bakımından üst sıralara çıkması dolayısıyla) yine bir de ja vu duygusuyla daha önce unutmaya yüz tutmuş olabileceğimiz bence önemli fikirleri tekrar hatırlama şansı bulacağız. O halde zaman kaybetmeden kişisel gelişimin mihenk taşlarından diyebileceğim (En çok okunan) bir kaç esin verici fikri tekrar hatırlamak ve onları hayatımıza sokmak için tekrar bir flashback yapalım..
  Hatırlatmalarımdan ilki hemen herkesin en az bir dönem için (şanslıysak bir,) başına yanlışlarıyla birlikte dert olmuş ve hemen hepimizin ucundan kıyısından muzdarip olduğumuz bir konuyla ilgiliydi; Adam gibi bir ilişki yaşama şansım var mı?
  Dr chapman'a göre var..

21 TEMMUZ 2013 PAZAR  (BİLİNMEYEN NO:7)

İLİŞKİ YÜRÜTEMİYORUM DİYENLERİN 

ALTIN KİTABI: BEŞ SEVGİ DİLİ

(SEVGİ, HER YARATIK İÇİN İÇGÜDÜSEL BİR İHTİYAÇ)
* Ana fikre göre, hepimiz bebekliğimizden itibaren ebeveynlerimizle çevremizdeki diğer önemli kişilerin sevgilerini ifade etme biçimlerine dayalı sevgi dillerini gözlemleyerek oluşturduğumuz kendi baskın sevgi dilimiz vardır..
Bu ana fikre göre karşımızdaki insanı seviyor ve ona bir şekilde (kendi sevgi dilimizle) sevgimizi ifade ediyor olabiliriz ama karşı tarafın ifade ettiği (ve anladığı) kendi baskın sevgi dili farklıysa eğer, yabancı dilleri konuşan insanların anlaşamaması gibi zaman içinde mutlaka karşılıklı olarak sevilmediğimiz yanılsamasıyla karşılaşıyoruz demektir.
(SEVGİ DEPONUZ, SEYRİ BELİRLER)
Oysa sevilme ihtiyacı karşılıklı olarak tüm ilişkilerin aslında kurulum sebebidir ve Dr. Chapman'a göre karşımızdakine onu sevdiğimizi her ifade ettiğimizde (tıpkı bankaya para yatırır gibi: biraz materyalist bir örnek oldu ama idare edelim) karşımızdakinin sevgi deposunu doldurmuş oluyoruz. Dr'umuza göre uzun yolda arabamızın deposu boşalınca ilerleyemeyeceği gibi (karşılıklı) olarak sevgilerini ifade edemeyenlerin boşalan sevgi depolarıyla ilişkilerini sürdürmeleri de mümkün olamamaktadır..
1. BASKIN SEVGİ DİLİ; ONAYLAYICI KELİMELER: 
Sevginin amacı istediğimizi elde etmek değil, sevdiğimiz kişiyi mutlu edecek bir şey yapmak olduğuna göre bu tür sevgi dilinden anlayanlar için yapmamız gerek basittir; sözel iltifatlar veya takdir ifadeleri ile sevginizi iletmek..
(YALNIZ OLMAK KADER DEĞİL BİR SEÇİMDİR)
2. BASKIN SEVGİ DİLİ; KALİTELİ ZAMAN:Bu sevgi dilinden anlayanlar için kaliteli zaman, belli bir süre boyunca tüm dikkatinizi ve ilginizi yanınızda bulunan partnerinize vermektir.televizyonu kapatıp yan yana oturduğunuzda, birbirinize bakarak konuştuğunuzda ve dinlediğinizde, bütün dikkat ve ilginizi bir birinize odakladığınızda, işte bu kaliteli zaman geçirmek anlamına geliyor..

3. BASKIN SEVGİ DİLİ; HEDİYE VERME:
  Bu kişiler karşısındaki kişinin kendisini gerçekten sevdiğini küçük hediyeleri aldığında daha fazla hissetmektedirler. Tabi eğer partneriniz daha önce verdiğiniz hediyeleri sevmediyse ve eleştirdiyse (hemen ona nankör demeyin), hediye almanın kesinlikle baskın sevgi dili olmadığını anlayabilirsiniz..

(KALİTELİ ZAMAN)
*4. BASKIN SEVGİ DİLİ; HİZMET EYLEMLERİ: Bu beraber olduğunuz kişinin hoşuna gidecek şeyler yapmak anlamına gelir. Hizmet yoluyla yani onu sevindirecek şeyler yaparak onu sevdiğinizi hissettirmeye çalışırsınız. eylemden kasıt örneğin onun için yaptığınız bir akşam yemeği olabilir.bulaşıklara yardım etme (öff), çöpü çıkarmak, evinizle ilgilenerek ona ayrıca yardımcı olmak bu kişilerin kendini daha mutlu hissetmesini sağlamaktaymış..
5. BASKIN SEVGİ DİLİ; FİZİKSEL TEMAS: Sevgi kadar nefreti de ifade etmeye yarayan fiziksel temas baskın sevgi dili bu olanlar için; partnerinize dokunmak anlamına gelir. ona sarılamak, saçlarını okşamak yada elini tutmak bu kişilere verebileceğiniz en güzel hediye ve sevginizi ifade edebileceğiniz ve tabii ki onun bunu hissedebileceği en baskın yoldur..

24 TEMMUZ 2013 ÇARŞAMBA (BİLİNMEYEN NO: 9)

JUNG'UN 'YENİDEN DOĞUŞ ARKETİPİ' 

YA DA SIRT ÇANTANI ALARAK UZAKLARA GİTMEK..

Sürekli ertelemek daha önce de bahsettiğim, içinizde var olan (sizden daha yetenekli, daha cesur, daha girişken ve zeki..) asıl kişiye ulaşmanız için de bir engel oluşturmaktadır. Tabi biliyorsunuz ki olması gereken asıl kişi olmak için çaba göstermeyen ya da engellenen kişiler 4 büyük varoluşsal problemin en gizemlilerinden biri olan varoluşsal sıkıntı (kaygı) denilen tarifsiz ve dünyadan zevk almanızı engelleyen stres kaynağıyla bilinç altında bitmez bir mücadeleye girişmektedir.... 
(GİTMEK VE DEĞİŞMEK)
Şüphesiz gerçek potansiyeline ulaşma çabası gösterenler için pek çok yol mevcuttur ama burada, karşılaştığım en ilginç ve bence en eğlencesinden bahsedeceğim. ismi sizi korkutmasın ; Jung'un yeniden doğuş arketipi ya da bazı psikologlarca Moratoryum (algılamamızı örgütleyen, bilinç içeriklerini düzenleyen, değiştiren ve geliştiren yapılar) denilen tecrübe.. 
Bu kutsal sır gençlerin (ya da her kim istiyorsa onun) örneğin sırt çantalarını alarak yollara düştüğü bir kendini tanıma yolculuğudur...
(YALNIZ YAPILA DEĞİŞİM YOLCULUĞU; MORATORYUM)
 Bu durum, tüm ülkelerde anlatılan kahramanlara ait öykülere benzer. Kahraman görevini yapmak üzere uzaklara gider ve döndüğünde yaşadığı maceralara gıptayla bakan normal (sadece yaşayan aslında yaşadığını sanan) insanları tarafından büyük bir coşkuyla karşılanır..
Bu kavramı yıllar önce okuduğumda pek çoklarınızın aklına gelen soru benimkine de geldi (e heralde!) ; ''peki ne kadar uzağa gitmeliyim?''
   Benim başka pek çok kaynaktan (Jung, Erıcson, Üstün dökmen..) araştırdığım kadarıyla aşama arketipi kavramanı yaşamanız (ya da onu tetiklemeniz) için o kadar fazla kilometre yapmanız (olsa iyi ama, belki bir gün..) temel bir şart gibi görünmüyor..
(GÖRDÜĞÜNÜZ VE TECRÜBE ETTİĞİNİZ HER
YAŞAM SİZİ YENİ BİRİNE DÖNÜŞTÜRECEK)
  * O gün için bulunduğunuz çevreden uzaklaşmak ama ilk kez göreceğiniz bir yere ve tabi ki tek başına gitmek farklı biri olmanıza yol açacak arketip mekanizmalarını derhal devreye sokuyor. Kendinizle baş başa ve içsel bir sohbetle etrafı izliyor ve her hangi birine cevap verme, ona zaman ayırma, şikayet dinleme vb gibi olumsuzluklardan muaf sadece kendinizle baş başa kaldığınız (bir günlükte olsa) bir tecrübe yaşıyorsunuz.
Dolayısıyla sevgili okur, bu gün ya da bu hafta içinde yanınıza çantanızı ve bir de sadece kendinizi alarak bir günlüğüne ve hatta bir kaç saatliğine de olsa, o olması gereken yolculuğa çıkmak için ilk adımı atınız..Döndüğünüz her seferinde olmanız gereken kişiye bir adım daha yaklaştığınızı göreceksiniz(süper bağladım yalnız;)   

21 TEMMUZ 2013 PAZAR (BİLİNMEYEN NO: 7)

PARADİGMA KAYMASI: BAKIŞ AÇINIZI DEĞİŞTİRMEK 

(GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ OLMAYABİLİR)
Bu gün çok iddialı bir girişle kafanızı bulandırmak vedünyaya farklı bir pencereden bakmanızı sağlamak ve beyninizde (bazı eski bağlantıları kopararak) yeni bağlantılar kurmanızı sağlamak niyetindeyim. Tabii bunun için yine sadece bilimsel verilerden ve ağırlıklı olarak (anlaşılması çook zor) Kuantum fiziğinden yararlanacağım..
Gelelim konunun romantik yanına; Dünya'ya en yakın yıldız sistemi ya da yıldız Proxsima Erboğa 40 trilyon kilometre uzaktadır.. en hızlı uzay gemilerimiz bu mesafeyi ancak 60 bin yılda aşabilirler. 
 
(EVRENİN EN HIZLI ŞEYİ;IŞIK)
 Uzayda mesafeler ışığın (evrendeki en hızlı şey) bir yılda aldığı mesafeyle (10 trilyon km) ölçüldüğünden en yakın yıldıza 4 ışık yılı uzaktayız diyebiliriz. Tabi bu en yakın yıldızdır.İnsan gözü 2,5 milyon ışık yılı uzaklığı görebilmekte ama daha da arkada, 13 milyar ışık yılı uzakta dahi (Ohoo) yıldızlar bulunmaktadır.
(EİNSTEİN)
*Sözün özü şu ki bir 'cismi görme şartı; o cisimden çıkan ışığın göze gelmesi' olduğuna göre, aslındageceleyin gök yüzüne bakmak zaman geriye yapılan yolculuktan başka bir şey değildir. Gök yüzü yıldızların binlerce hatta milyonlarca yıl önceden gelen görüntüleriyle doludur. Baktığın şey en yakın yıldız için bile dört yıl öncenin gök yüzüdür.. (90 larda 120 milyon ışık yılı uzaktaki bir yıldız patlaması gözlenmişti. artık biliyorsunuz ki o alay aslında 120 milyon yıl önce olmuştur. görüntü buraya anca varmış)
(SON AKŞAM YEMEĞİ)
Gördüğünüz ve dokunduğumuz, özellikle katı şeyler ne kadar sağlam ve yoğun görünüyor değil mi? aslında öyle ama; maddelerin %99,9 undan fazlası boşluktan oluştuğunu da bilmek gerekiyor. O derece ki örneğindünyadaki tüm insanlardan boşlukları alabilsek, geriye kalan madde bir küp şekere sığacak kadardır yalnızca.. 
GÖZLEMLENMİYORSA MADDE HİÇLİĞE BENZER)
Kuantum fiziği o kadar karışık ve sağ duyuya o kadar aykırıdır ki Einstein bile uzun zaman bu teorinin yanlış olduğunu ispatlamaya çalışmış ama her denemesi bu teoriyi daha da destekleyen matematik ve deneysel sonuçlara yol açmıştır..
Kuantum fiziğinin ne kadar zor anlaşılır olduğunu en iyi 1965 de Kuantum elektrodinamiği kavramıylaNobel ödülü alan  Rıchart Feynman'ın çevresindeki bilim adamlarını kasteden şu sözleri anlatabilir; ''sanırım hiç kimse kuantum mekaniğini anlamıyor desem yeridir..''
İlk olarak bu teorinin sadece atom altı dünyayı  açıkladığını söylemek gerekiyor. Tabi burada atom altı düzeyde oluşanların makro dünyaya da yansıyacağını varsaymak mantıksız olmayacaktır..
(MADDE AYNI ANDA HER YERDE OLABİLİR?)
Kuantum fiziğine göre parçacıklar (mikro çaydanlık) aynı anda iki veya daha fazla yerde bulunabiliyor. hatta kısa süre önce yapılan bir deneyde parçacığın aynı anda 3000 farklı yerde bulunduğu gözlemlenmiştir.. Teorinin dayandığı temel varsayımlardan ilki şudur; aynı nesne, bir yerde tespit edilen bir parçacık ta olabilir bir dalga da..
(KUANTUM FİZİĞİNİ ANLAMAYA ÇALIŞMAK)
(HAYAT TECRÜBE ETMEKTİR)
Bu güne kadar bildiğimiz fiziğe göre bir nesnenin örneğin hızı, ilk konumu vb verildiğinde onun nereye gideceğini hesaplaya bileceğimizi (kadercilik anlayışı mı? neyse fazla kurcalamayayım..) söylerken kuantum fiziği olasılıkların evreni yönettiğini söyler. Belli bir şeyin nerede ortaya çıkabileceğini (özgür irade) tam olarak bilemezsiniz..


Ama Kuantum fiziğinin ''Gözlemci'' kavramının maddenin davranışını nasıl değiştirdiğinden bahsetmeden de yapamayacağım, zira yandaki harika videoyu her izlediğimde tekrar tekrar nasıl yani? demekten kendimi alamıyor ve her defasında dünyanın bambaşka bir yer olduğunu tekrar hissederek şaşırdığımı fark ediyorum
   Kısaca yandaki videosunda da mükemmel anlatılan bu olguya göre başlangıçta, biz gözlemlemiyor isek eğer madde olasılıklar dalgası (tözsüz, hiçlik gibi bir şeydir..,**gözünüzde canlandırmanın zor olduğunu biliyorum ama çaba gösterin kuantum fiziğinin karışık olduğunu söylemiştim:)


(ONA BAKMAZSANIZ,YOK;
 GÖZLEMCİ KAVRAMI)
Eğer siz maddeye bakar ve gözlemlerseniz eğer(burası harika) madde sizin onu gözlemlediğinizi fark ederek olasılık dalgası (enerji dalgası, hiçlik gibi garip bir durum işte) halini terk ediyor ve olması gereken madde haline(tek bir yere, tek bir zamanda) dönüşüyor..
Bu her defasında beni heyecanlandıran fenomen deneylerle defalarca doğrulanmıştır. Siz (aşağıda) videodakibilyeyi gözlemlemezseniz (ona bakmazsanız) eğer bilye duvarda enerji dalgalarının (sayısız çoklukta) izini bırakırken siz onu gözlemleyecek bir araçla bakışlarınızı üzerine çevirirseniz o bunu fark ederek duvarda tek bir iz bırakacak madde haline dönüşüyor.
(GÖZLEMCİ ASLINDA NEDİR?)




Ve sevgili arkadaşlar bu güne kadar ki en çok okunan yazılarımdan yaptığım potpori yi fazla uzatmamak adına burada kesiyorum..
  Umarım kafamız iyice karışmış ve örümcek bağlamış algılarımızda yep yeni bağlantlar oluşmaya başlamıştır..
   Dünyaya yepis yeni bir gözle bakmanız dileğiyle..


                 (Çetin TARI)




GÜNÜN VİDEOSU




GÜNÜN KARİKATÜRÜ











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder