HER GÜNE 1 KİŞİSEL GELİŞİM

30 AĞUSTOS

''MUTLU OLMAYI SEÇ''

   Bu başlık bir çok yerde duyduğun halde yine de çoğumuzun farkında olamadığı basit bir kuralı ifade eder; 
   'Mutluluk bir seçimdir...'

   Tam olarak şu anda yani, sen ey kader tutsağı ve kaderi yanlış yorumlayan; mutlu olmayı başarabilirsin...
   Tam şu anda...
   Bunu seç...

    Sihirli formül sadece ve sadece; 
mutlu olmaya karar vermektir, sadece bu kadar; 
  mutluluk bir seçimdir...
   Sadece sana ait bir seçim...

   Daha fazla para değil ihtiyacın (olsa iyi)
   Daha zayıf olduktan sonra değil (Olsa iyi, kabul)
   Hiç bir şeye ihtiyacın yok yani, buna inan...
   Mutluluk bir seçimdir...
   Şu an önündeki iki zıt yoldan; 
   onu seç, 
    mutlu olmayı...

   Mutluluğu olayların gidişatına endekslemek yapılabileceğin en büyük hatadır zira mutlu olup olmaman pamuk ipliğine bağlı bir hale gelir.

Battaniyeni ayakların üşümesin diye ayaklarına örtersen omzunuz açıkta kalır, omzunuza çekersen ayakların üşür. Oysaki battaniyenin altında hafifçe kıvrılanlar mutlu olma meselesini çoktan çözenlerdir...

İnsanlar depresif hayatı benimsedikleri için yine; mutlu olmak tercih meselesidir.

Üzülmeyi, ayrılık acısı çekmeyi, damar dinleyip mutsuz olmayı biz tercih ederiz...

Bu kültürümüze aşılanan melankoli zehri ile ilgilidir belki...

   Ama sırrı biliyorsun artık; Sadece şunu söylemen yeterli;
''Şu anda;
 bana verilen bu kısacık hayat içinde ve tam da burada; 
  mutlu olmayı seçiyorum...''

Gülümse, 

dik dur, 

nefes alıyorsan hala umut vardır; 

mutlu olmayı seç...

   Mutlu değilsen, 
bu fırsatı teptiğin içindir, 
bu kadar basit...

BUGÜN: 

Her fırsatta hatırla ve 

bugünü özel kıl; 

şu an ya mutsuz ya da mutlu olacaksın; 

ikinciyi seç, buna çalış...

HER GÜNE 1 KİŞİSEL GELİŞİM

30 AĞUSTOS

''DİLEK TUT''

   Uyku, düşünce veya zihin uzayda inanılmaz uzaklıklara açılan insanoğlunun henüz neredeyse hiçbir fikrinin olmadığı, karanlıkta yaşayan kavramlar...
   Kimine göre düşünce denilen şey örneğin; cennetle aynı maddeden yapılmış, maddesel ama elle tutulamaz bir şeydir...

   Sana bahsedeceğim şey daha çok uyku  ile ilgili ve çok az kişinin bildiği ve pek az yerde sözü geçen bir sırdır aslında; 

   Daha çok çekim yasası ile ilgili; uzun yıllar şüpheyle baktığım, fakat yıllar içinde aslında Pandora'nın sır kutusu 'bilinçaltımızla ilgili olduğuna karar verdiğim' ve uygulayıcılarının bizzat bolluk içinde yaşadığına şahit olduktan sonra demeye değer bulduğum...

  Kaldı ki pozitif olmak temel itibarı ile üstinsana atfedilebilecek, bu sayfanın da hedefi olan bir kavramdır...

   Çekim yasasına göre; çok az kişi insanın uykuya dalarken, (inancımıza göre çeşitli isimler alan ama) fiziksel anlamda hepimizin toplamı olan enerjinin bileşkesi; yani evren diye adlandırdığımız 'Bütünün' enerjisiyle birleştiğini bilir...

   Bu zaman dilimi, yani birleşmenin hemen öncesindeki uykuya dalma aşaması bu yüzden bir çok dinin dua ile geçirilmesini önerdiği zamandır...

   Demek istediğim daha huzurlu bir yaşama ve daha pozitif bir sarmala yükselmek adına bu zaman dilimini 'dilek dilemek' ya da ihtiyacın olanı dahil olduğun bütünden 'istemek' için kullanabileceğin çok önemli bir fırsat olduğunu bilmen gerekiyor...

   Hücrelerini oluşturduğun bütün, isteklerini ki can-ı gönülden istiyor ve hazırsan eğer verecektir...

   Yatağa her uzandığında artık dilek dile; kendin ya da sevdiklerin için...

   Ama mutlaka her defasında bu zamanı değerlendir, sağlığın, sevdiklerin, mutluluğun, huzurun ya da hepsi için ve sonra uykuya dal; 

gülümseyerek, 

güvenerek ve 

dileğinin gerçekleşeceğini bilerek...

BUGÜN:

 Yatmadan hemen önce

 bir dilek dile...

HER GÜNE 1 KİŞİSEL GELİŞİM

27 AĞUSTOS

''BOYAMA KİTABI AL''

Bugünün tavsiyesi kısaca, çocukluğuna geri dönüp boyama yapmandır... Neden mi?

Meditasyon sessizce oturup bazı hareketleri yapmak anlamına gelmez sadece. Yani meditasyon yapmanın tek yolu bu değildir. İstediğin zaman istediğin yerde meditasyon yapabilirsin. Öyle ki bulaşıklarını yıkarken bile meditasyon yapıyorsundur aslında...

Kadim uzak doğu kültüründen dünyaya yayılan Mandala; hemen hemen daire veya merkez anlamına gelir. Belirgin bir şekilde duran merkez noktası etrafına şekiller ve desenler yerleştirilmiştir. Mandala, boyama yoluyla insanı sakinliğe ulaştırır, rahatlatan bir etki yapar...

Senin de kitap evlerinde rastladığın boyama kitabı akımı; İskoç Johanna Basford’un 2013’te yayınlanan ‘Esrarengiz Bahçe’ kitabıyla başladı...

Basford’un İskoç kırsalındaki evini çevreleyen bitki örtüsünden ve canlı yaşamdan ilham alarak yaptığı siyah-beyaz çizimlerden oluşan 96 sayfalık bu boyama kitabı o yıl İngiltere’de ve (tüm dünyada) ‘en çok satanlar’ listesine girdi, 22 ayrı dile çevrilerek 3 milyona yakın sattı...

Klinik psikologlara göre; boyama ve akıl sağlığı arasındaki ilişki çok eskilere dayanır ve (kendisi de bunu fazlaca yapan) Carl Jung’un da hastalarına mandala boyattığı bilinir...

Budist inanışında önemli yer kaplayan (rahipler kumla yapar) mandala gibi sembollerin boyanması sırasında işe odaklanıldığında bilinçaltımız rahatlamaktadır...

Boyama yapmak yaratıcı potansiyelini kullanmana sebep olurken aynı zamanda konsantrasyonunu güçlendirip stresini de azaltıyor...

Psikolog Antoni Martinez’e göre boyama kitapları çocukluğa dair anıları hatırlatıyor ve yaşamın çok daha kolay olduğu çocukluk günlerine dönüş hissiyatını doğuruyor...

Ve psikologlar boyama sırasında sakin ve yaratıcı bir ruh haline girildiğini, sessiz bir ortamda dinlendirici bir müzikle boyamanın terapiye (sanat terapisi) eşdeğer olduğunu söylüyorlar...

Kısacası (ya da American Art Therapy Association’a göre) sanat terapisi, hisleri ortaya çıkaran, duygusal çatışmaları uzlaştıran, kişinin kendi farkındalığını geliştiren, bağımlılıkları ve davranışları yöneten, sosyal becerileri geliştiren, gerçeklikle olan bağı kuvvetlendiren, anksiyeteyi azaltan ve öz güveni yükselten bir sanat eseri yaratım sürecine dayanıyor...

(daha ne olsun, sadece boyama yaparak...)

Yani, gerçek anlamda bir terapi sunuyor. Sanat terapisi öğrenmenin ve kendini geliştirmenin ötesinde, kişisel bir ifade olarak beliriyor...

Çocukluğunun en büyük zaferleri idi boyama yapmak ve bitirdiğinde duyduğun heyecan...

Yine o günlere dön ve elinde tablet olan çocuklara da örnek ol; her sıkıldığın ve yorgun hissettiğinde...

BUGÜN;

Kendine bir boyama kitabı ve

rengarenk kalemler al...

HER GÜNE 1 KİŞİSEL GELİŞİM

27 AĞUSTOS

''HAYAL KUR''

   Hayal kurmana izin verilmediği için en çok da; ne istediğini ve nasıl yapılacağını bilemedin ve başka türlü de var olunabileceğini... 
   En kötüsü; olman gereken kişi olamamandı...

   Onlarsa hayal edebildikleri için; bolluk içindeler emin ol, onlar müreffeh ve geleceği görebilenlerdir artık...

   Yine de suçlu aramak boşuna ve olması gereken yine sorumluluğu bir kahraman gibi üzerine alıp kaldığın yerden daha güzele ulaşmak üzere gemiyi limandan çıkarmak...

   Velhasıl sana bugün tavsiye edeceğim şey hayal kurmak kadar basit, yaratıcı, tanrısal...

  Valeriy Sinelnikov'un tüm dünyada 12 milyon adet satan kitabından kısacık bir pasaj aslında yorumlamaya çalışacağım: Geçmiş hayatını, olayların özellikle olumsuz olanlarını düşündüğünde, sadece bu imaj, bu düşünce bugünün olaylarını da etkiliyor...

   ''Farkındasın değil mi?'' 

   Elbetteki düşünce, duyguları doğuruyor ve olumsuz, mutsuz olayları hatırlamak bizi mutsuz eden duyguların ortaya çıkmasına neden oluyor ki bu da otomatikman geleceğini etkiliyor... 

   Bu olumsuz duygular altında atacağın her adım, olumsuz perspektifin nedeniyle seni olman gereken yerden geride, içine kapanık ve konfor alanından çıkmaya korkar halde yapayalnız bırakıyor..

   Geçmişin hoş anılarını düşündüğünde ise tam tersine beynin o olayı henüz yaşıyormuşsun gibi, seni mutlu etmek üzere yeni bağlantılarla vücuduna mutluluk hormonları salgılayarak harika bir ruh haline sokuyor seni...

   Fakat demek istediğim sadece bu değil, yani elbette olabildiğince pozitif ol ve ''Aslında zaman kavramına sahip olmayan bilinçaltına'' olabildiğince mutlu anılar çağırarak daha mutlu bir ruhiyet ve huzuru içinde, geleceğini yaratmaya başla; 

   ama burada söylenen daha harika bir fikir;

   Yukarıdaki prensipten yola çıkan yazar; gelecekten gelen keyifli, hoş heyecanları, yaşanması olası, çok istediğin, hedefin olan ve başardığın o mutlu zamanları düşünmeni istiyor senden... 

   Ve bunu yapmanın mucizevi şekilde; bugününü nasıl şekillendireceğini anlatıyor...

    Bu kurala göre: Gelecekte yaşayacağın mutlu anları düşünmen tam da ihtiyaçların doğrultusunda bugününü biçimlendirecek ve o muhteşem zamanlara seni hazırlayacak şekilde bilinçaltını yönlendirecektir..

   O halde yapman gereken gelecekte yaşayacağın o muhteşem zamanları; hedeflerini, planlarını, kokusuyla, rengiyle tüm duygusal boyutları ve ayrıntıları ile düşünmek onları yaratmak üzere kendine zaman ayırmaktır; 

   Gelecek bu şeklide bugününü şekillendirecek, 

   seni o muhteşem günlere hazırlayacaktır...

   İşte bu kadar basit, 
   zararsız ve
   denemeye değer...

   Tüm muhteşem teoremler gibi...

  BUGÜN: 

Geleceği düşün ve o harika zamanları 

ve hatta gelecekte olduğun kişiden 

kendine bir mektup yaz, 

neler yaşıyorsun, nasıl bir yerdesin, 

tüm ayrıntıları ile 

mutluluğunu anlattığın...

   

HER GÜNE 1 KİŞİSEL GELİŞİM

17 AĞUSTOS

''BIRAK GİTSİN''

   Kişisel gelişim, hayatın her alanında kullanabileceğin ve çok uzun zamanlar boyunca insanlar tarafından kullanılıp günümüze gelmiş; erdemler içeren basit, konsantre kurallardır çoğu zaman...

   Hayatın her alanında; sağlık, iş, aile, sosyal hayat... ve pek çok alt kategoride, fizikteki 'Dolanıklık' kavramına benzer bir işleyişle, insanın olduğu ile olmak istediği kişi arasındaki farkı kapatma çabasıdır...

   Bu uygulamanın kolaylığı ölçüsünde kurallar, daha kıymetlidir aslında zira basitlik en büyük erdemdir...

   Örneğin bir ressam ne kadar ustalaşırsa çizgileri o ölçüde çocuk çizgilerine dönüşmeye başlar; tıpkı Picasso'da olduğu gibi. 

   Ya da 'Karacoğlan ki süt dişleri Türkçenin...' dediklerinde en temel ve en basit manada dili en iyi kullanacak kadar usta birinden söz ettiğimiz anlaşılır...

   Bugün söylemek istediğim biraz öznel olmakla birlikte yine de pek çok kişinin kafasına yatacak bir uygulamadır kanımca...

   Demek istediğimi uzatmadan verecek olursam; aşk kavramı da kişisel gelişim boyutuna dahidir ve her fraksiyonu ayrı bir alanı temsil etse de benim demek istediğim ayrılıkla ilgili kısmıdır ve her türlü yıpranmışlıkla yaşanan yaralı bir ayrılık...

   Benim tavsiyem daha önce de söylediğim gibi 'Affetmen' ve onu 'serbest bırakmandır' ve son bir söz söylemek ona;

  ''Sana söyleyecek sözüm yok.

Hayat

seni,

senin gibilerle karşılaştırsın...''

BUGÜN:

Yalnız kendinle

sinemaya git...