14 Kasım 2013 Perşembe

BİLİNMEYEN NO: 108

TARİHİN EN FAZLA OKUNAN BELGESİ..
OKUMAYAN KALDIYSA EĞER;
GARCIA'YA MEKTUP...


(OKUMAN GEREKEN BİR KÜLTÜR MİRASIDIR..)
   Sevgili arkadaşlar size bugün, en'lerden bahsedeceğim yine; ve bu kez tarihin en çok okunan yazılı belgesinden..
   Bu metni okuma hikayeme gelince, hatırlayan arkadaşlara aşina gelecek ve arada bir bahsettiğim o üniversite hocamın etkisi görülecektir yine..
   Örnek (ama farklı tarzıyla) dersiyle alakası olmayan genel kültür hazinelerinin fotokopilerini çoğaltıp bize dağıtması sonucu tanışmıştım Garsia'nın mektubu ile..
   İlk başta bana yavan gelen hikayenin arka fonunu daha sonra araştırdığımda (aşağıda) gerçekten de farklı erdemler içerdiğini ve çoktan unuttuğumuz o karşılıksız ve gönülden hizmet kavramlarının aslında bizlere yabancı ve kolay örneklenemeyen hikayelerden olduklarını fark ettim..
   Daha fazla uzatmadan önce arka fonu, mektubun önemini ve daha sonra da hikayenin genel durumunu öğrenmek üzere bu gerçek hikayeyi kaleme alanın ülkesi, Amerika'ya uzanalım isterseniz..
(İÇ SAVAŞ ACIMASIZCA SÜRÜYORDU..)
       Elbert Hubbart'ın ‘Garcia'ya Mektup’ adlı yaklaşık yüz yıl önce (1895) yazılmış gerçek makalesi, tarihin en fazla okunan belgesi olma özelliğini taşır..    Milyonlarca kopyası çıkartılarak bakanlara, cephelerdeki askerlere, devlet memurlarına ve işyerlerinde çalışanlara dağıtılmıştır. 
(YOL BOYU TEHLİKELERLE DOLUYDU..)
      


  Yeryüzünde birçok şairin şiirleri, yazarın öyküleri ve romanları, yabancı dillere çevrilerek kendi ülkesi dışında da yayımlanmıştır. Oysa bu hikayemizde nadir de olsa, yalnız bir gazetecinin bir ‘gazete köşe yazısı’, birçok yabancı dillere çevrilerek kendi ülkesi dışında birçok ülkede de yayımlanma başarısı göstermiş bulunmaktadır..
 O gazetecinin adı, Elbert Hubbart, ünlü köşe yazısının başlığı ise "Garcia'ya Mektup" tur. 
  Yazının yüz yıl boyunca çeşitli ülkelerde yapılan baskısı, yüz milyon adedi aşmıştır. (inanılmaz bir rakam..)
      Amerikalı gazetecimizin "Philistine" adlı aylık bir derginin 1899 Şubat sayısında yayımlanan bu yazısı, hiçbir olağanüstü özelliği olmayan bir çavuşun görevindeki sorumluluğun ilginç öyküsüdür ve şimdiden uyandırayım sizi ki içinizden pek çok okuyana da hemen hiç bir şey ifade etmeyecektir bu yazı.. 
(VE ÇOCUKLARINA BIRAKACAK BİR HİKAYEN OLMALI..)
    Onu anlayanlarımız, daha farklı bir idrak seviyesinde ve hatta o günün şartlarında nasıl bir psikoloji gerektirdiğini fark edenlerimiz  olacaktır sadece, o yüzden durumu yargılamadan önce daha sonraki zamanlar için biraz şans veriniz kendinize derim...
   Zira ilk okuduğumda bana da pek bir şey ifade etmeyen bu yazı, olgunluk yıllarımda, içerdiği erdem ile kafamda olması gereken aydınlığını ancak yaratabilmiştir..
(SAVAŞTA YAĞMACILAR,, TEMSİLİ)
       Elbert Hubbart’in "Garcia'ya Mektup"undan etkilenen ilk kişi, Newyork Merkez Demiryolu İşletmesi Yöneticisi George Deniels oldu. Bu yönetici, "Philistine" dergisindeki yazıyı Genel Yönetmeni'ne okuduktan sonra ondan bu yazıyı çoğaltıp tüm demiryolu çalışanlarına dağıtmak için izin istedi.
      George Daniels istediği izni aldıktan sonra "Garcia'ya Mektup"u beş yüz bin adet bastırdı ve "Bu çavuşu örnek alınız!" ön yazısıyla işletmenin tüm çalışanlarına dağıttı.
(KENDİNİ BİR AMACA ADAMAK..)
       "Garcia'ya Mektup"un varlığı, kısa bir süre sonra Rus Demiryolları Genel Yönetmeni Prens Hilakoff'un kulağına ulaştı. New York Merkez Demiryolu İşletmesi çalışanlarından birinden sağlanan mektubun bir kopyasını okuduktan sonra Prens Hilakoff, bunun Rusça'ya çevrilmesini ve Rus Demiryolu Şirketi'nin tüm çalışanlarına dağıtılmasını emretti.
(ENGELLERDEN YILMADAN..)
       "Garcia'ya Mektup", demiryolu işçilerinden Rus ordusu mensuplarının eline geçti. Erler arasında elden ele dolaşan mektubu ordu komutanları okuyunca; mektubun önemi esas alınarak "resmileştirilmesine" ve tüm ordu mensuplarına dağıtılmasına karar verdiler.
       Japonlarla başlayan savaş için cepheye giden Rus askerlerin tümünün üniformalarının ceplerinde "Garcia'ya Mektup"un kopyası bulundu.
       Japonlar, savaşta tutsak aldıkları Rus askerlerin tümünün ceplerinden çıkan "Garcia'ya Mektup"u görünce bunu ciddi bir incelemeden geçirdiler. "Mektup" Japoncaya çevrildi ve bunun "Tutsak alınan tüm Rus askerlerin ceplerinde bulunduğu" haberiyle birlikte Japon İmparatoru'na sunuldu. 
(KANLI SAVAŞTAN KARELER; ARŞİV)
   Mektup’tan imparator da etkilendi ve birer kopyasının Japon Hükümetinin tüm üyelerine dağıtılmasını emretti. Tüm Japon Bakanlar, "Garcia'ya Mektup"u çoğaltıp, kendi bakanlık örgütünde görevli tüm çalışanlara zimmetle verdiler.
       ABD Deniz Kuvvetleri mensuplarına 1913'de dağıtılan mektubun özel olarak çoğaltılmış kopyaları ise Birinci Dünya Savaşı’na katılan askerlerin önemli bir bölümünün ceplerinde bulundu
(CEPHE GERİSİNİN İNANILMAZ TEHLİKELERİ..)
   Dergide yayımlandığının on dördüncü yılında "Garcia'ya Mektup"un "resmi olarak çoğaltılan" baskısı, kırk milyona ulaşmıştı.

***

Amerika Birleşik Devletleri 
ve İspanya arasındaki savaşın bir aşamasında 
ABD Başkanı, çok acele olarak
 Küba'daki isyancıların önderi Garcia'ya
 bir haber göndermek ister..
Garcia,
(AMA MEKTUP ULAŞMIŞTI, SORGULANMADAN YA DA
BAHANE ARANMADAN..)
 hangisinde olduğu bilinmeyen Küba dağlarından birinde 
ve nerede oldukları bilinmeyen
 onlarca sığınaktan birinde saklanmaktadır..
Kendisine posta 
ya da telgraf yoluyla ulaşabilmek olanaksızdır..
ABD Başkanı'nın ona,
 ne denli önemli bir haber göndermek istediğini
 bilen çevresindekiler, 
Garcia'ya bu haberin,
 ancak elden götürülebilecek bir mektupla 
ulaştırılabileceğini bildirmek zorunda kaldılar...

 Başkanın çaresiz bakışları karşısında yanıt,
 çevresindeki subaylardan birinden gelir...

(ZİRA SADECE HEDEFE ODAKLANMIŞTI..)
'Benim birliğimde,
 Rowan adında bir çavuş vardır' der.. 
Kimsenin nerede olduğunu bilmediği Garcia'yi
 o bulabilir 
ve mektubunuzu kendisine ulaştırabilir.

Bu yanıta Başkan'ın aklı pek yatmamıştır ama,
 ortada yapılabilecek başka bir şey yoktur.. 
Rowan çağrılır,, 
Kendisine, Garcia'ya gönderilecek mektup uzatıldı ve...
 'Bunu, Garcia'ya teslim edeceksin' denilir..

Rowan mektubu alır,, 
üniformasının yanındaki deri kesenin içine koyar,, 
kesenin ağzını sıkıca büzdükten sonra,,
 göğsünün üzerine kayışla bağlar...
Önce Başkan'a selam verir, 
sonra komutanlara, 
(TEHLİKELİ YOLLAR AŞTI)
en sonra da kendi komutanına,,
 dışarı çıkar...


Rowan, yola çıktıktan tam dört gün sonra, 
gecenin karanlığından da yararlanarak, 
üstü açık bir kayıkla Küba sahilinin açıklarına varır.. 
Küba'nın, balta girmemiş ormanlarına dalıp,
 gözden kaybolduktan üç hafta sonra,
 adanın öteki yakasında ortaya çıkar..
 Ülkesinin düşmanı bir ülkeyi,
 yürüyerek bir uçtan öteki uca geçer 
ve Garcia'ya, mektubunu teslim eder...
Rowan’ın kahramanlıkları dilden dile dolaşır,
(BELKİ ARALARDA BİSİKLET?)
 heykelleri dikilir... 
Fakat önemli olan
 onun sorumluluk duygusudur..
Geriye dönersek, 
Rowan başkandan mektubu aldığı zaman
 başkana "Garciya kimdir? 
Nerede yaşar? 
Yardımcılarım kim olacaktır? 
Niçin ben?" 
gibi sorular sormamıştır.

Yazı Amerika- İspanya savaşını konu alır.
Fakat aslında her zaman için 
Garcia’lar olacaktır ve 
onlara mektup ulaştırması gereken 

sorumluluk sahibi Rowan’lara ihtiyaç vardır..
Oysa bugün bizlere bir sorumluluk verilse, yani böylesine zorlu ve muğlak..) yerine getirmemek için bir sürü mazeret üretmez miyiz ve hatta hemen suratımızı asıp belki, itiraz etmez miyiz bir düşününüz...
(VE KAHRAMAN OLMAYI VE
 DİNLENMEYİ HAK ETMİŞTİ ARTIK..)
   İnsan ilişkilerinde de böyledir aslında ve sevgi bunu gerektirir,, karşılık beklemeden,, sorgulamadan...
   Dünyayı daha yaşanılası bir yer yapmak üzere kendini adayan insan ve hikayelerin artması dileğiyle..
                                          (Çetin TARI)






GÜNÜN VİDEOSU:

BİR BAŞKA KÜLTÜR MİRASI;

Gabriel Garcia Marquez'in 

Veda Mektubu...



GÜNÜN KARİKATÜRÜ:)

KAFKA'YA MEKTUP

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder