27 Aralık 2014 Cumartesi

BİLİNMEYEN NO: 143

ARTIK BİR ARKADAŞIMIZ, AKRABAMIZ, KARDEŞİMİZ, HOCAMUZ YA DA BÜYÜK BLOGGERİMİZ BİR YAZARDIR DİYEBİLİRSİNİZ GİBİ ;)
3 YIL GOA'NIN YAZARIYIM...

(Yeni yıl hediyem)
   Büyük haberi aldığınıza göre artık içinize su serpildiğini söyleyebilirim zira onca zaman beni takip edip (çoğu zaman) ağdalı yazılarımla cebelleşip ve garip derinliklerinde dolaşırken fikirlerimin, okuma zahmetinde bulunan siz arkadaşlarımın emeklerini boşa çıkarmadığımı söyleyebilirim demektir.
   'Yazmak zor oldu mu?' diye soracak olursanız elbette kafamı yukarı aşağı hızlı hızlı sallayarak cevap verebilirim size ama asıl önemlisi bunlar için entellektüel bir çaba içinde savrulduğumu tam olarak söyleyemeyeceğimdir. Yaptığım, kendi okuduğum ve bana iyi gelen fikirleri (ama daha çok paradigma kayması yaratmak adına) sizinle paylaşmaktan ibaretti. yani asla Amerika'yı yeniden keşfetme derdinde olmadık. (Bu arada orayı da biz keşfetmişiz ya lan ??)
   Bu bağlamada uzatmadan size durumu özetleyeyim ki Sevgili dostum (Öhöm!) Robin Sharma (Ferrasini Satan Bilge) ile aynı yayın evinin yazarlarıyız artık...
(İÇİMİZ AÇILSIN MANASINDA...)
   Bir düş (benim için) baştan beri beni okuyan arkadaşlarımın gözleri önünde gerçeğe dönüştü. bir yazar gibi davranan kendisine telkinlerde bulunan, sabahın köründe kalkarak yazmak için kendini zorlayan ama bu arada zevkle ve pek çok saatlerini kitap okumaya ayıran, inatla devam eden, yolun sonunu göremese de asla 'ne için uğraşıyorum?' demeyen ve olacakları düşünmeden kader kapısını zorlamak adına onun üzerine yazdıklarını yığıp, büyük bir gürültüyle yıkılıp yeni yollar açılması için onu zorlayan (Bu ifade güzel oldu yalnız) bir adamın Çalışma+ doğru zaman denilen şans faktörünü ağı ağır kendi lehine döndürmesine tanık oldunuz.
(HER DAİM GÜZEL OLUNABİLİR...)
   Tek başına tüm bu anlattıklarım beni izleyen en azından bir kaç kişiye dahi esin verebilmişse eğer asıl başarıyı elde etmişim demektir. Bir insan daha başka ne isteyebilir ki....
    Kitabımın giriş bölümünü aşağı ekleyerek konuyu nihayetlendiriyorum ve kitabın adına gelecek olursak ilk duyulduğunda garip gelse de altındaki mana bakımından mantıklı görünen bir isim tercih ettim: ''Damdan Düşenle Sohbetler...''
   Ama daha parlağını bulabilirsek kitap çıkana kadar değiştirme ihtimalimiz de yok değil. ve girişi okuyunuz bakalım; bir profesyonel olduğu iddiasında asla bulunmayan bu kardeşiniz ne ilgili yazmış...


DAMDAN DÜŞENLE SOHBETLER: YAZAN ÇETİN TARI...

‘’Yazdıklarımız, bizim yarattığımız eserler değil,
Kazıp çıkardığımız, zaten olan varlıklardır…’’
Stephen KİNG
  

GİRİŞ
   Bu kitabın yazarı kendini bildi bileli kişisel gelişim kitapları okumakla birlikte ne 150 kilodan 80 kiloya inmiş (hep 80 idi) ne de günlerce aç, sefil kaldığı bir hayat deneyimi sonrası bilge bir şamanla karşılaşıp ondan öğütler dinleme şansına nail olmuştur. Korkunç bir hastalık ya da kaza pençesinde (şükür ki) ölümden dönme deneyimi gibi uç süreçler ardından Nirvana benzeri bir seviyeye yükselip bambaşka biri de olmamıştır. Ya da imkânsız süreler içinde dilekler tutarak milyoner olamamış ve en kötüsü de Oprah Winfrey’in programına da davet edilmemiştir. (Henüz)
   Elindeki kitap çok saygı duymakla birlikte yazar P. nin kitabı ‘Hayatınızı 7 Günde Değiştirin’ ya da S. ’nin ‘Bir Dakikada Hayatınızı Değiştirebiliriz’ ve hatta R. nin ’59 Saniye’ ya da Ş. nin ’48 Saniye’ kitapları gibi (gittikçe kısalan) mucize süreler içinde ütopik değişimler vaat etmiyor üzgünüm.
   Ve yazarının amacı haddi olmayacak bir iddia ile insanlığı kederden kurtarmak ya da Nobel ödüllü bilim insanlarının bile anlamakta zorlandığı kuantum fiziğinin garip dünyasını çoktan çözüp (üstelik) sosyal hayatı açıklamakta kullanan aşırı zekiler gibi ‘’Kuantum Kedisinin Mama Saati’’ benzeri bir kitap okutmak hiç değil.
  Ama sevgili arkadaşım bu kitap; Aytmatov’un, ''İnsan bugün kendisini olduğu gibi kabul eder; ama onun tabiatında yarın başka biri olmak vardır.''sözünü odakta bulunduran, Johann Pestalozzi’nin, "Yaşamımda edindiğim en büyük bilgi şudur; Kendi kendine yardım etmeyi bilmeyene, hiç kimse yardım etmez." tarzında değişim için ilk şartın ‘kişinin hazır olması’ olgusuna inanan ve sonuç olarak Huxley’in; "İnsanın tüm evrende kesin olarak düzeltebileceği tek bir şey vardır; kendisi." deyişi ile değişimin öğrenme ve deneyim ile gerçekten de mümkün olabileceğine yürekten inanan bir mantıkla yaşanmış ve yazılmıştır.
     Kitabın yazarı bibliyoterapi ve bilme erdemlerine güvenen ama okuruna gül bahçeleri vaat etmeden ve ayakları yere basarak, atıldığı yaşam kıyısında nefes almasına yardımcı olduğunu gördüğü kendi hayat deneyimlerini, kendi tarzıyla ve mümkün olduğunca araştırma ve hikâyeler ile destekleyerek sunmaya çalışmaktadır.
   Yalnız olmadığın (ve olmadığım) tezi ile yola çıkan yazarın tek amacı varoluşsal problemlerle boğuşan insanlara aslında ne kadar normal olduklarını damdan düşen insanlara ait hikâye ve araştırmalar yolu ile anlatabilmektir ki damdan düşmeden önlem almak mümkün olabilsin…
   ‘’Dünyada adamakıllı tanımak istediğim tek kişi benim…’’diyen Oscar Wilde ile aynı kafadaysan, elindekinin doğru kitap olduğunu söyleyebilirim...
(KİTAP ŞUBAT MART GİBİ RAFLARDA ;)

   ****

ÖZETLE...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder