17 Kasım 2015 Salı

BİLİNMEYEN NO: 168

 ''LE SOLEİL Nİ LA MORT NE SE PEUVENT REGARDER EN FACE." 

YA DA; GÜNEŞİN YA DA ÖLÜMÜN YÜZÜNE DOĞRUDAN BAKAMAZSINIZ

   
(ÖLECEĞİNİN FARKINDA OLSAN DA...)
   Çocukluğumuz, ölümsüz olduğumuz ve önümüzdeki sonsuz olasılığın sonsuza sürercesine açıldığı bir okyanus gibidir. 
     'Çocuklar altı yada yedi yaşından önce genellikle ölümün anlamı konusunda çok belirsiz bir fikre sahiptirler' der Freud. Durumun sürekliliğini gerçekten anlayabilmeleri 'somut işlem döneminden' önce pek olanaklı değildir. 
 
(YİNE DE GÜZEL ŞEYLER BULUNSUN HAYATINDA)
 Bu nedenle, 
ölüm fobisi bazen “sekizinci yıl kaygısı” olarak bilinir.
   Ama birçok kaynağa göre ölmeye başladığımız ve aklımızın ölüme tamamen erdiği kilit yaş 16'dır. İlk gençliğin bu en özel zamanı metamorfoz geçiren bir kelebek gibi zahmetler ve kafa karışıklığı içinde gerçek bireyler olmamızı sağlarken bir yandan da uzayan boyumuz dağın ardında o ana kadar gerçek doğum anını kollayan ölüm korkumuzun ışıldayan parıltılarını görmeye başlar...
(VE GÜZEL OLSUN DÜŞÜNDÜKLERİN BİLE)
   fakat hayvanlar bizim kadar şanssız (şanslı?) değildir bu konuda, onlar ölümün ve öleceklerinin farkında olarak yaşamazlar ve sadece bir sürpriz anıdır (bir arslanın pençesinde değillerse) ölüm onlar için...
    Kısaca ölümümüzün farkında olmak ya da özfarkındalık büyük bir armağan, hayat kadar değerli bir hazine olmalıdır bizim için.
    Bizi insan yapan şey olsa da... 
    Bedeli de çok ağırdır aslında... 
 Farkında oluşumuz ya da ölümlülük yaramız sebebiyle varoluşumuz, büyüyüp gelişeceğimiz ve kaçınılmaz bir şekilde ölüp yok olacağımız bilgisiyle gölgelenir... 
   Freud'un her şeyin kaynağını bastırılmış cinselliğe bağlaması gibi, favori varoluşçum İrvin Yalom, çeşitli huzursuzlukların ve korkuların kaynağını; herkeste bulunan ve (çoğunlukla) bastırılmış  ölüm korkusuna bağlar.
(SADECE KENDİN OLMAK İÇİN)
 Yalom; genellikle psikanalistlerin, ölüm korkusu kabaran hastanın hayatında kötü giden başka şeyler aramasının (ilk aşamada) yanlış olduğunu, çözümün; ölüm korkusunun (öleceğini bilerek yaşamanın), üstünde durulması ve yüzleşilmesi gereken ilk şey olarak incelenmesi gereğini salık verir...
   Ölüm korkusuyla baş etmenin en etkin yollarından biri Epikouros'un 'dalgalanma' diye isimlendirdiği olgudur belki de.
   En basit açıklamasıyla; ''insanın kendinden geriye bir şeyler bırakması...'' 
(BİR ŞANSIN DAHA OLMADIĞININ ARIK FARKINDA,)
   Kişinin, öldükten sonra ardında kalan insanların hayatlarında kendisinden izler bırakabilmesi, birinin yıllar sonra seni ve ona kazandırdıklarını hatırlayacak olması, fiziksel olarak yok olsan da zihinlerde yaşamaya devam edecek olman, ölümünü daha kolay kabullenmeni sağlayacak bir ipucu aslında. (elbette yeterince teskin etmiyor içimizde bir şeyleri...)
(VE ÖLMEYECEKMİŞ GİBİ YANİ)
   Her ne ise durum, dalgalanma fikri yine de bir nebze iyi hissettirir bana kendimi zira geride bıraktığım öncelikle öykülerim ve mütevazi bir kitabım var artık...
   Öldükten sonra ben ve gömüldüğümde 
ve bunun da üzerinden bir süre geçip 
artık ölen beni hatırlayacak, 
mezarıma gelecek beni tanıyan kimse kalmadığında ;
 gerçek bir ölü olduğumda yani 
biri, bir kitabımı okuyup belki 
iyi hissedecek ya da esneyecek satırlarımı okur 
ve hayaller kurarken....
   işte o an elindeki kitabın salınımları benden doğan ve çok uzaklara yayılmaya devam su dalgaları misali dünya uzamında ilerlemeye devam edecek. 
(YAŞAMAYA DEVAM ETMELİ, KENDİMİZCE BİR ANLAM PEŞİNDE)
   Eğer şanslıysam ve becerebiliyorsam eğer bu işi; tam olarak, sur borusunun üflendiği uyanma anına kadar...
(ÖLÜMÜN GÖZLERİNE BAKMADAN
AMA ONUN FARKINDA)
  ( * Bu yazıyı varoluşsal bir gereklilik olarak ölüm farkındalığına ve böylece yaşamın daha kaliteli olacağına inanarak yazdığım kitabımın satır aralarındaki bu bilgiyi fark eden ve bana zekice, ''Kitabınız çok ölümcül'' diyen Mehmet Öğüt arkadaşımın sözleri üzerine, doğaçlama olarak yazıyorum:) 
   Aslında yazı ilk kez rastladığım ölümden döndürme deneyleri ile ilgili olacaktı ama artık bu konu da yarına kaldı diyelim...)

@@@ ŞİMDİ REKLAMLAR @@@

DAMDAN DÜŞENLE SOHBETLER 
(GOA YAYINLARI 2015/ PSİKOLOJİ 
VE KİŞİSEL GELİŞİM SERİSİ) RAFLARDA ;)

   

2 yorum:

  1. Hep duymak istediğim,hiç unutmadan ve unutturulmadan işlemek istediğim neden ilgimi çeken birisi olduğunuzu bugün teyit ettiğim çok değerli bilgilerin bir özetini bulduğum bu satırları,define bulmuş kadar sevinçle okudum.Kitabınızın hayırlı ve kaleminizin hep faal olması dileklerimle.Ece ablanız.

    YanıtlaSil
  2. Ece hanım sizin yazdığınız naçizane satırlar da 'yazan birinin okunduğunu gördüğünde duyduğu sevinci' misliyle katlayan cinsten...
    Bunlar hayatın içinde olan şeyler ve aslında hatırlatmaya çalıştığım her şey de kendim için. Yok farkımız aslında diye düşünürsek, samimi bulmanız beni belki bu yüzden.
    Tekrar teşekkür ederim sohbetime ortak olduğunuz için...

    YanıtlaSil