29 Kasım 2016 Salı

ÖLÜ ADAM, BEN VE DİĞER HİÇKİMSE

IŞIK

(IŞIK)
   
   Kapanınca gözlerin, güneş ışınlarından; akışkan, büyülü ve parlak damlalar, parmak uçlarına dokunacak kurumuş ve tüylü yosunlar gibi usul...
   Velhasıl seveceksin yine de ışığı, ardını göremediğin buğulu camlarda asılı nemi ve çam iğnelerinin kokusunu...
   Bedenine, bileklerine, yüzün ve anılarına akan altın rengi damlalarla ıslanacaksın.
   Sonra ensende birleşen zarif topuzunun hemen altına ve oradan da göğe yükselecek, tekrar geldiği gibi, evine telaşsız...
   Yüzünde ışıl ışıl sevinçler gördüğün herkesin gönlünde;
   yıkılmış ve ahşap konaklar gibi yanan yüreklerin çıtırtısını hissedeceksin, yem yeşil sıcaklarıyla...
 
(YALNIZLIK)


    Birini seveceksin belki biçare ve umutlanarak elbet;
   En derinlerinde gözlerinin;
   Masum ve mahsun bir deniz kızı gibi, kendini görmek umuduyla...
   Ama en çok da yüreğin bulsun sabahı nihayet ve tazelensin diye kalp atışların...
  Sonra 'kimseler uyumasın' diyeceksin artık;
   'ölen tüm uykuların ruhları' zavallı bedenlerini sürükleyip geçerken önünden.
   Ve tüm bunlar nihayetlenince, bir çizgiye itaat etmesi için eziyet ettiğin ruhun,
   Yani serbest bıraktığında onu,
   açacak sonsuz yapraklarıyla bir nilüfer gibi...
   Bana güven...


  Çetin Tarı/ Kasım

(FINDIK)
  

2 yorum: