25 Haziran 2015 Perşembe

BİLİNMEYEN NO: 149

SANA RASTLASAM BENİ GÖRMEDEN GEÇERDİN,, ÇÜNKÜ RÜYALARIMIZ TARAFINDAN GÖRÜLMEYİZ...
YA DA MEKTUP

(AŞK)
   Başlığın ilk iki satırı Marguerite Yourcenar'dan ve maalesef aşk ile ilgili... 
   Duygusuzluğumun pik yaptığı dönemlerde dahi tinsel yanına yüz vermemeyi seçtiğim aşk kavramına sinüzoidal bir eğri ile tepki veren duygularım yine en dip noktasında... 
   Yine materyalist yaklaşacağım ona ve yine davranışsal psikoloji okulu bahçelerinden. Demem o ki aşkın, bu sadece kimyasal (ama elbet doğası kesin olmayan) durumunun geçiciliği aşikar olduğuna göre üzerime düşen sana tam olarak bir 'zaman' vermektir ne zaman biteceğine dair. 
(SAKLANMAK KORUMAK
GEREK KENDİNİ ONDAN)
   Büyük felsefe zen'leri 'Dokunma' aşkın tepe taklak dibe vurması için ilk başlangıç noktası dese de istatistik biliminin ortalamalar üzerine kurduğu matematiksel dünyasına güvenerek İngilizlerin yaptığı bir araştırmadan bahsedeceğim önce, ki fazla kaptırmayasın kendini ve bittiğinde (ille de biter) sadece benim başıma geliyor böyle şeyler gibi saçma bir ajitasyon içine girmeyesin...
   Araştırmada beyin fonksiyonlarında ve hayat akışında meydana gelen değişimler incelenmiş ve istatistiksel sapmalardan çıkan sonuçlar Romantizm kısmının 937,5 gün sonra dibe vurduğunu göstermiş.
(YALNIZLIĞI BİR ERDEM OLARAK
KABUL EDEBİLMEK)
   Çiftlerin % 83'ü ilişkilerinin ilk aylarında el ele tutuşurken (Öff) 937,5 gün sonra bu oran % 38'e iniyormuş (?)
   ilişkinin üçüncü yılında ise çiftlerin yüzde seksen üçü yıl dönemlerini kutlamak için dahi çaba sarf etmemeyi bırakıyorlar...
   Uzun süreli aşkın elbet çok farklı mekanizmaları ve karşılıklı alışveriş, iletişimsel uyum (şans) ve içten gelen bir birlikte olma yeteneğiyle çevrili insanlara ait bir yetenek olduğunu düşünmekle birlikte hatun arkadaşların yine de fazla moralini bozmadan, bitmeyen (en azından dibe vurmayan) aşkların olduğunu da kabul etmek gerekiyor.     

(UNUTMAK İÇİN YETERLİ OLABİLECEK
KADAR İÇEMEZSİN ZATEN)
   Aşağıdaki satırlar romantik akımın uslanmaz savunucularına gelsin o halde; yine de umut var sizler için...

   Karısının hastalığı hakkında  konuşan Brad Pitt`in yazdığı duygusal mektup (Angelina Jolie mastektomi yaptırmasının ardından)  Pitt`in duygularını açık bir şekilde dile getirdiği (bir erkek için önemli bir özellik) ve Jolie`nin geçirdiği zor zamanlar karşısında Pitt`in yazı boyunca güzel oyuncudan karım diye bahsetmesi ve boşanmanın eşiğine geldik ifadelerini kullanması... (evlenmişler miydi? her neyse)

(SONRA YENİDEN ARAYIŞ...)
   Mektupta yer alan cümleler şöyle:

(HUZUR İÇİN GEREKLİ OLAN NEDİR...)
(AŞK BAZEN...)
   "Karım hasta. Kişisel yaşamı, işi, kendi hataları ve çocukların sorunlarından dolayı sürekli gergindi. Karım 14 kilo verip, 40 kiloya kadar düştü,. Çok sıskaydı ve sürekli ağlıyordu. Karım mutlu bir kadın değildi. Devamlı başı ağrıyordu. Kalp ağrısı vardı ve kaburga arkasında sinirleri sıkışıyordu. Sağlıklı bir uyku düzeni yoktu, sadece sabahları ve çok yorgun olduğu zamanlarda hemen uykuya dalıyordu. Bizim ilişkimiz bitmek üzereydi. Ayrılığın eşiğine gelmiştik. Karım kendi güzelliğini bırakmıştı. Gözlerini altında torbalar vardı, yüzüyle alay ediyordu. Kendisine gelen tüm filmleri ve rolleri reddediyordu. Artık ben de umudumu kaybetmiştim.. Yakında boşanacağımızı düşündüm. Ama sonra bir şey yapmaya karar verdim. Sonuçta dünyanın en güzel kadınıyla evliydim. Onun yanında uykuya dalmaya başladım, ona sarılmaya başladım. Çiçeklerle beraber uyandırmaya, onu öpmeye, güzel sözler söylemeye başladım. Onu her dakika memnun ediyordum. Sadece onun için yaşamaya başladım. Onun hakkında basınla sadece ben konuştum. Bütün olayları onun yönetimi altına aldım. Onun ve ortak arkadaşlarımızın yanında onu övdüm. İnanamayacaksınız ama yüzünde çicekler açtı, daha iyi hissetti. Kilo almaya başladı. Artık sinirlenmiyordu ve beni hiç olmadığı kadar seviyordu. Hem de beni bu kadar sevebileceğine dair hiçbir ipucu yokken.

Ve sonra bir şey fark ettim: Kadın, erkeğin yansımasıdır. Eğer erkek kadını deliler gibi seviyorsa, kadın gelecektir..."
   
SONUÇ OLARAK:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder