3 Nisan 2014 Perşembe

BİLİNMEYEN NO: 131

YENİ ROMANIMSI'MIN İLK İKİ BÖLÜMÜNÜ EKLİYORUM,, 

LÜTFEN OKUYUNUZ. Kİ DEVAMINI OKUMAK İÇİN BİR İSTEK UYANDIRIYOR MU???

(ÇETİN SONUNDA YAZMIŞ,, OLEY BE!)
   Çok fazla da iddialı olmadığım (ama olmaya çalıştığım) bir roman çalışmasını bitirmiş (en azından düzeltmelerine başladığım bir taslak haline getirmiş) durumdayım..
   
   Uzatmadan siz arkadaşlardan istediğim şudur ki; giriş bölümünü (ilk 2 bölüm) okuduktan sonra devamını okuma isteği duyup duymadığınızı öğrenmek..
   
   Eğer iyi bir giriş yapabildiysem (ki aslında bir kaç bölüm sonra giriş örgüsü) tamamlanıyor en azından iyi bir başlangıç yapabilmişim demektir, ya da az çok bu işlerle ilgilenenler ne demek istediğimi anlamıştır..
(KAHVENİZİ ALIP BAŞLAYIN OKUMAYA)
  Ve asıl isteğim; BANA BİR ŞEKİLDE FİKRİNİZ İÇİN HER HANGİ BİR KANALDAN DÖNÜT YOLLAYINIZ Kİ BU ŞEYİ ÇÖPE ATI ATMAYACAĞIMA KARAR VEREBİLEYİM (YOK LAN NE ÇÖPÜ O KADAR UĞRAŞTIM DA, DÜZELTİRİM EN AZINDAN)
   Dolayısıyla kemerlerinizi bağladıysanız kişisel gelişim motifleriyle ilmek ilmek dokuduğum ve 'hayatı karman çorman olmuş bir editöre gelen garip bir kitap eşliğinde 'Hayatınızda aşk yoksa eğer bir ay içinde bunu nasıl çağırabileceğinize dair yöntemler sunduğum ' büyük eserimi beğeninize sunuyorum.. 
   Okuyunuz ve geri dönünüz...
   Hadi hayırlısı...





( ÇETİN TARI. KASIM 2013. TASLAK 1 )




BÖLÜM 1.
YÜZÜK
(YAZMAK OLGUNLAŞTIRDI..)
   En uygun zamanı beklemekteydi. Cebindeki küçük kutuya götürdüğü terlemiş eli heyecandan titriyordu. Huzurlu bir sessizlik anında kadife kutuyu cebinden çıkarıp bir süre masanın altında tutarak, tüm gece çalıştığı repliği tekrarlamak üzere son bir nefes aldı…
   Derken, olması gerektiğinden daha sessiz ve daha düşünceli görünen kız, gizli bir sırrı paylaşırcasına kararsız, sol elinin kemirilmekten tükenmiş tırnak diplerini inceleyerek konuşmaya başladı.
   ‘’…kısacası, burada oturanlar ilk günlerdeki bizler değiliz artık ve kabul etmelisin; yıprandı her şey. Demem o ki; boğulmadan önce, düşünmek için fırsat vermeliyiz sanırım birbirimize ya da her şeye bir son…’’
     Evet, son sözleriydi bunlar. Sessizce dinleyip ardından, ‘sorun sende değil’ klişesiyle bitirip kibarca gitmesini beklediğim. Fakat acımasız, devam etti.
   ‘’Sorun sende…’’
(UYKUSUZ GECELER BOYUNCA YAZDIM,,
ŞAKA; SABAH YAZDIM ASLINDA)
   ‘’Artık, eski sen değilsin…’’
    Finalde en ruhsuz edasıyla, ‘‘Bir iki ay sonra yeniden oturup konuşuruz belki, kim bilir?’’ şeklindeki muğlak cevabı ardından Girit’teki akrabalarının yanına gidişi ve yapayalnız ve binlerce soruyla kalakalmam.
   Haklı olmalıydı…
   Muhakkak ki bir yanlış yapmıştım…
   Ama nerede?
‘’Eski bir sevdadan kurtulmuşum;
Artık bütün kadınlar güzel…’’
(Orhan Veli)



BÖLÜM 2.
KİTAP
(BİR YALNIZLIK VE AŞK ROMANI GİBİ AMA ARAŞTIRMALI FALAN)
   Dönmesini boşuna beklediğim ilk ay, denediğim hiçbir şey dipten çıkarmaya yetmedi beni. Ne arkadaşlar, ne ailem, ne iş… Onu hatırlatan her şey tam bir eziyetti ve dolayısıyla kendimden beklemeyeceğim bir cesaretle çıkışı onun şehrinden kurtulmak ve yeniden başlamak üzere Ankara’ya gelmekte bulmuştum…
  İki hafta öncesinin soğuk bir mart günüydü gelişim. İlk adımımı buz tutmuş yollarına attığım şehir iyi kötü toparlanmamı ya da en azından kaosun durulmasını sağlamıştı…
(TERK EDEN BİR KADIN..)
   Esat Caddesindeki Ankara Kalesi manzaralı küçük dairem, tam zamanında gelen transfer teklifiyle yeni hayatıma başlamamda bahane olan editörlük görevim ve yoğun iş tempom… Nihayet düştüğüm karanlık çukura gözlerim alışmaya başlamış ve ışık varlığını tekrar hatırlatmıştı.
   Buradaki ikinci ayımın sabahındayım bugün… Anlayamadığım şekilde canlı hissediyorum. Nedeni; lise yıllarındaki kankam Naz’ın ziyareti de olabilir tabi. Bunca yıldan sonra ilk defa görüşeceğiz, ne var ki bu gibi durumlar, hani nasıl söylenir, ‘Sohbetin kısa süre içinde tıkandığı, sessiz hayal kırıklıkları ile sonlanır’ genelde. Şüphesiz ikimiz de çok değiştik...
(DÖNMEYECEĞİNİ DÜŞÜNEN BİR ERKEK)
   ‘’Misafirimiz neredeyse gelmek üzere Boncuk Hanım, lütfen koltukta yalanmayı bırakıp kendi yatağınıza geçer misiniz?’’
   Boncuğu kalorifer peteğine asılı yatağına taşırken üç gündür masamın üzerinde bekleyen ve direkt adıma postalanan turuncu zarfa takılıyor gözüm.
   ’’Acemilerden bir deneme daha, hem de turuncu bir zarf. Naz gelene kadar bir şans tanıyabilirim belki sana…’’
   ‘’Seninle konuşmuyorum, neden indin yatağından? Yine mi acıktın? Tamam, önce mamanı verelim. Kahvaltını yapmadan rahat bırakmayacaksın anlaşıldı, kendime de bir kahve alayım bari…’’
    Rüzgârın etkisiyle yer değiştiren ağır bir pus ile kaplı manzara karşısındaki eski moda berjerimde zarfı dikkatlice inceliyorum. Boncuk mutfaktaki işini bitirmiş aheste adımlarla kucağıma yerleşiyor.
   Sayın Ali Erbay, Esat caddesi…
   ‘’Yollayana dair hiçbir bilgi yok?’’
    Dikkatlice açtığım zarftan tahmin ettiğim şey çıkıyor.
    Bir kitap taslağı…


’ AŞKI HAYATINIZA ÇEKMEK’’
   ‘’Yazan? Herhangi bir isim ya da imza yok.’’
(VİCDAN MUHASEBESİ VE ÇIKIŞ ARAMA )
   Bir adres ya da özgeçmiş göremediğim ve özellikle adresime yollanan esrarengiz taslağı incelemek üzere ilk sayfayı açıyorum,

GİRİŞ
    ‘’Dibe vurduğunun farkındaydı ve tarihi tekerrürden ibaret. Hiçbir ilişkiyi yürütemiyordu ya da aslında aradığı, kendi için yaratılanla karşılaşamamıştı henüz…’’
    ‘’Ve ona yardım etmeyi önerdim. ‘Sadece bir ay içinde aradığın aşkı bulmanı sağlayacağım, bana güven ama sakın sana sunduğum yöntemleri yargılama ve kim olduğumu önemse. Sadece deneyecek ve her defasında artacak olan şans grafiğinin onu hayatına çekiyor olduğunu tüm benliğinde hissedeceksin…
(KENDİSİYLE KONUŞAN BİR KİTAP?)
   Yapman gereken bundan ibaret sevgili okuyan …’’
   Bana mı sesleniyor?
   ‘’Hayatının aşkını hayatına çağırmaya hazırsan artık ve gerçekten niyetliysen buna, sayfalarımı çevirmeye başla, her gün sadece ve sadece bir bölüm. Bunun için söz vermelisin ama…’’
   Kitaptan gözlerimi ayırmadan el yordamıyla kahveme uzanıyorum.
   ‘’Bu da neyin nesi böyle? Beni tanıyan biri yollamış olmalı, bir tür şaka?’’
   Yaşadıklarımın da etkisiyle taşan merakım sayfaları çevirmem için baskı yapıyor. Nefesimi tutmuş yeni sayfayı okumaya hazırlanırken Boncuk, telaşla kucağımdan atlıyor. Kapının çaldığını o an fark ediyorum… 



‘’Ne güzel şey hatırlamak seni,
Ölüm ve zafer haberleri içinden…’’
(Nazım HİKMET)




*** EVET DURUM BUNDAN İBARETTİR.. IVANA SERT OLMAMAK ŞARTIYLA FİKRİNİZİ BELİRTMENİZİ RİCA EDER ÇALIŞMALARIMDA BAŞARILAR DİLERİM... (ÇETİN TARI)


BİR DE GÜNÜN KARİKATÜRÜ OLSUN BARİ:)