22 Şubat 2014 Cumartesi

SORRY :(

İNTERNET BAĞLANTIMDA BİR SORUN OLDUĞUNDAN ANCAK BUGÜN BLOĞA GİREBİLDİM ://

ÇOK BEKLETTİM :(

   
Kaş yaparken oluşan
 bir göz çıkması dolayısıyla 
laptopumda
 ttnet in de çözemediği bir
 bağlantı sorunu 
oluştu... 
   Bugün 
İbo sayesinde
çözülen sorunum
 kaldığım yerden devam edebilmemi
 sağlayacak gibi
 görünüyor...
   sizleri haberdar
 edemediğimden dolayı 
kendimi
 eshef ile kınar
yarın görüşmek üzere
 selam ederim ...
   Sağol İbo ;)


(ARTIK HAZIRIM)

14 Şubat 2014 Cuma

BİLİNMEYEN NO: 130

SARHOŞ OLMAK İÇİN İÇMESİ GEREKMİYORDU; BİR SAR'SA HOŞ OLURDU ZATEN...

YA DA SEVGİLİSİ OLMAYAN ŞANSLI AZINLIK; SEVGİLİLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...


(GÜN SİZİN GÜNÜNÜZ)
   Başlığın ikinci kısmında ne demek istediğimi günün videosundaki şarkı (bir gül 40 TL?) gayet iyi anlatmakta birlikte biz erkeklerin Emperyalizmin oyunu dediğimiz ve hatunlarca ağır şekilde eleştirildiğimiz (esnaf milletinin dört gözle beklediği ve biz garibanları bir hatunların yanında yakalamışlarsa resmen soydukları) baş belası sevgililer gününüz (Ulan Aziz Valentin, alacağın olsun?!!) kutlu olsun...
   Sadece olabildiğince rasyonalist bir istatistikle günümüzün içine etmek üzere kısa bir istatistik araştırması sunmak niyetindeyim bugün size.. elbetteki niyetim günün b*kunu çıkarmak olmamakla birlikte eğer sevgililiğinizi biraz daha uzatma ihtimaliniz bulunursa başınıza gelme ihtimali en yüksek olan durumları görmenizi amaçlıyorum sadece...
   Gıcıklığım (aklınızdan geçirdiğiniz gibi) üzerimde olmakla birlikte ülkemiz şartlarında aşkın ve ilişkilerin başına gelen kısaca şunlardır sevgili arkadaşlarım. Oynat Uğurcuğum (Burayı Erma Toroğlu sesiyle okuyunuz) 
   
   * Türkiye'de her 100 kadından 47'si evleneceği kişinin kim olacağına kendisi karar vermiş...
   Bu oran erkeklerde % 72 (Kendi kaşınan erkeklerin oranı)
(SEVGİLİ BULMAK ZOR ZANAAT)
  

 BU MADDE ÇOK FENA:

   * Her 3 kadından 2' si ''Yeniden doğsam şimdiki eşimle evlenmem'' demiş. Araştırmada erkelerin benzer durumda (yeniden doğsalar) ne kadarının şimdiki eşiyle evlenmeyeceği söylenmemiş ama kendi çevremden gördüğüm erkek milletinin üyesi olarak bu oranın erkelerde % 98 olacağını sanıyorum (Yetenek sizsiniz de de hep % 100 gibi olan şeyler % 98 çıkıyor ya: neyse kafanızı bulandırmayım...)

(İLERİDE SEVGİLİNİZLE NASIL BİR İLİŞKİNİZ OLACAĞI ÇOCUKLUĞUNUZDAN BELLİ OLUR)
   
* Evli her üç kişiden biri eski sevgilisini özlüyor.  (Kör ölür badem gözlü olur hesabı) 
(İLK ZAMANLAR...)
  
 * Her 100 erketen 83'ü ve her 100 kadından 78'i ''Evlenirken kadın bakire olmalı diyor. (Kadınların bu kadar yüksek oranda olması?)
(İLK ZAMANLAR 2: TEMSİLİ)
  
 * Her 100 kişiden 68'i ekonomik sıkıntıların aşkı bitireceğini düşünüyor. (İşin bahanesi olduktan sonra bahane çok ve diğer yandan hani para mutluluk getirmiyordu? Mutsuzluk getirdiği ortada; o halde Aristo mantığına göre...)
(SEVGİLİSİ OLMAYANLAR; BUGÜN)
  
 * Her 100 kadından 48'i ''Ailem izin vermezse aşkımdan vazgeçerim'' diyor. 
Erkelerde bu oran % 28 
(Helal lan...)
(NEDEN BİR SEVGİLİM YOK DİYE SORAR BAZISI..)
   
(AMA YALNIZLIĞA ŞANS VERMEK
 İYİDİR BAZEN,, YALNIZ GELDİN
YALNIZ GİDECEKSİN ZİRA...)
 Velhasıl bugün iyi eğlenin ve tadını çıkarın sevgili arkadaşlar zira rakamlara göre bu işte bir yanlışlık olduğu ortada...
    Nadir de olsa gerçek sevgilerin yetiştiği ve paylaşıldığı gönüllere gelince,, nazar değmesin sizlere ve (aslında  sıradan bir gün olan) gününüz size kutlu olsun; ne mutlu size...
  (Çetin TARI)

GÜNÜN SÖZÜ: 


"Geniş varlık denizinin her yanında geniş bir aşk akışı vardır. Fiziksel devinim, bitkisel yaşam, zihinsel yaşam... hep evrensel aşkın derece derece yükselen aşamalarını oluşturur. Aşağı derecelerinde yanılmayan aşk, akılla aydınlandığı zaman iyilik ve kötülüğe eğilim kazanır. Aşk kusursuz olmayan iyiliklerin üzerinde de vardır. Hatta irade, hile ve şiddet kullanmak yoluyla bir başkasının kötülüğüne çalışmış olsa bile yine aşka uyar. Kötülükler aşktan uzaklaşma oranında bir takım derecelere sahiptir ve kötülük aşka yaklaşmak için sarf ettiği üç oranında erdeme yaklaşmış olur... Cehennem bile adalet kadar aşkın eseridir." 

Dante



GÜNÜN VİDEOSU:

SEVGİLİLER GÜNÜ BAŞA BELA :/





GÜNÜN KARİKATÜRÜ:

SEVGİLİSİ YANINDAYKEN ETRAFI KESENLER...

13 Şubat 2014 Perşembe

BİLİNMEYEN NO: 129

BİR YILDIZ GİBİ KAYDI HAYATINDAN,, YAPABİLECEĞİ TEK ŞEY DİLEK TUTMAKTI...

YA DA AYRILIĞIN ARDINDAN...



(GİDENDİR DENİR TERK EDEN BAZENSE KALAN GERİDE...)
   Yazarı konusunda uzlaşılamayan bazı yazılar vardır ki her şeye rağmen içerikleriyle, altın harflerle yazılıp baş köşeye konulmaları gereken eserlerdir aslında bunlar. Bugünün yazısı da böyle bir düz yazıdır, büyük ihtimalle Nazım Hikmete ait olan...
(AYRILIK KAVGASI...)
   Geçenlerde Atlas Tarih dergisinde görmüştüm yine; 'Orman Cücelerinin Sergüzeşti' (Ne güzel isim) bir çocuk kitabı ve Nazım Hikmet'e ait olduğu sonradan ispatlanmış. Bir derya, bir deha olan adam hemen her konuda yazmış ve dolayısıyla fazla kafaya takmadan onun dehasının eseri sayabilirsiniz aşağıdaki düz yazıyı, zira önemli olan dediğim gibi; zamanını çokça aşan içeriğidir...
    Hayat hakkında yazmaya çalışıyor olup da ve hayatı sorgulayıp da bu yazıyı es geçmek olmazdı zaten. Ama herhalde en önemlisi de ayrılanın ya da terk edilenin omzundaki bir el ile birlikte onun ezilmiş yüreğine seslenen satırları bir araya getirmiş şair, hani ölümden de beter denilen ayrılığa dair yazmış kısaca...
(ARDINDAN YAS TUTULUR AĞIR AĞIR...)
   Ne zor zamanlardır ki onlar hiç bir söz hiç bir dost başta derman olamaz ama bazı sözler yine de hafifletebilir belki acını ve tekrar başın dik yukarı bakmanı sağlayabilir zira artık daha güçlüsündür, öldürmedi ya seni...
   Kısaca hayatı ıskalayanlarımıza gelsin bu yazı ve ayrılık sonrası hak etmeyenler için, dünyanın sonu diye kafasına kuma gömenlere; elinden geleni yaptıysan eğer için rahat olsun, giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur...
 



HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN !

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına
inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, 
için rahat 
olsun. 
Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur 
ve 
yaptıkların onun dudağında 
hafif bir gülümseme
yaratmaktan başka 
hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken 
(ARTIK BİR ARADA KALINAMAYACAĞI AŞİKARDIR...)
o her zaman bahaneler bulmaya 
hazırdır. 
Hani ağzınla kuş tutsan 
"Bu kuşun kanadı 
neden beyaz değil?"  
diye bir soruyla bile 
karsılaşabilirsin.. 
iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil 
yapmadıklarınla yargılanırsın her 
zaman. 
Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur.
 İyi 
halin cezanda indirim sağlamaz.
(UNUTMAK İÇİN HER ŞEYİ YAPARSIN...)

Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o,
 "şunu 
yapmadın" 
diye cevap verecektir. 
Ve ne söylesen
karşılığında mutlaka başka bir iddiayla 
karşılaşacaksındır. 
Üzülme, 
sen aşkı yaşanması 
gerektiği gibi yaşadın.
Özledin, 
içtin, 
ağladın,
güldün, 
şarkılar söyledin, 
düşündün, 
şiirler yazdın.
"Peki o ne yaptı" deme. 
Herkes kendinden sorumludur 
aşkta. 
Sen aşkını doya doya yaşarken 
o kendine 
engeller koyuyorsa bu onun sorunu. 
Bir insan eksik 
yaşıyorsa, 
ve bu eksikliği bildiği halde 
tamamlamak 
için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin. 
Onun varsa, 
bırak o 
lüksü sonuna kadar yaşasın.


(AMA NAFİLE DÜNYA ÜZERİNE GELİR...)
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. 
"Acılara tutunarak"
yaşamayı Öğreneli çok oldu. 
Hem ne olmuş yani,
yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. 
Sen mutluluğu
hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....
 Epeydir 
eline almadığın kitaplar seni bekliyor.
Kitap okurken 
de mutlu oluyorsun unuttun mu? 
Kentin hiç görmediğin 
sokaklarında gezip 
yeni yaşamlara tanık olmak da 
keyif 
verecek sana.
Yine içeceksin rakını balığın yanında.
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de 
cabası....
(NE YEDİĞİN NE İÇTİĞİN TAT VERİR...)

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin 
ve biliyorsun aslolan yürektir.
Yürek sesi ne bilmeyenler,
 ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; 
yasadığın sürece 
o yürek var olacak seninle birlikte. 
Sen yeter ki  
koru yüreğini 
ve yüreğinde taşıdığın sevda 
duygusunu. 
Elbet bitecek güneşe hasret günler. 
Ve o zaman 
kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil,
 güneşin çiçekleri 
dolduracak 
yüreğini...

NAZIM HİKMET
(AMA ELBET GEÇER,, HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOKTUR HEM SENİN...)

 Her ne sebepten olursa olsun ayrılık acısı yaşayanlara, sevdikleri bu dünyadan göçüp gidenlerin anısına ve dolayısıyla sabırlar dilediğim arkadaşım B. G. ye...

(Çetin TARI)

GÜNÜN MOTİVASYONU:

''Hayat öyle lanet birşey ki; sustuğunda konuşmadın diye pişman eder, konuştuğunda ise susmadığın için kahreder.''
 (Bukowski)


GÜNÜN VİDEOSU:

CENAZE TÖRENİNDEKİ KONUŞMA..

(TRAJİK AMA İNANILMAZ ÇARPICI...)


GÜNÜN KARİKATÜRÜ:

ÖZEL GÜNLER UNUTULMAMALI ;)

11 Şubat 2014 Salı

BİLİNMEYEN NO: 128

BİSİKLET SÜRMEK GİBİYDİ AŞK,, ÖĞRENDİĞİNDE İLK İŞİ ELİNİ BIRAKMAK OLDU...
YA DA ZAMAN YOLCULUĞU...


(ZAMAN GERÇEKTE VAR OLAN MIDIR?)
      Yapılan hataları döndürebilme fırsatı verilseydi ya da hepten zamanda geriye dönebilseydik ne harika hayatımız olurdu değil mi? 
      Belki de değil... Yani şart değil...
   Hani nereye kaçarsan kaç kendinden uzaklaşamaz ve kendini de götürürsün ya, öyle bir şeydir bu da belki. Dönen sen olduğuna göre yine aynı hayatı kurmak üzere benzer hataları yapacağın aşikardır zira aslında seni sen yapan da tüm bu hatalarındı, başka türlü mutlu olamazdın belki...
   Dünkü videoda Jobbs ne diyordu; 'Noktaları ileri bakarak birleştiremezsiniz. Hayatınızın gerisine bakarak noktalar birleştirilebilir ve neye hizmet ettiğini başınıza gelenin, o zaman anlayabilirsiniz zira başına gelen her şeyin bir sebebi, noktalar bilmecesinde bir yeri vardır...
   Peki zaman yolculuğu ne ola ki? Aslına bakarsanız zaman yolculuğu kağıt üzerinde (Einstein izafiyeti) matematiksel olarak ispatlanmış (Özellikle geriye doğru) bir fenomen olmakla birlikte pek çok deneyle de ispatlı durumdadır...
(ZAMANDA YOLCULUK..)
   Daha sonra belki daha ayrıntılı anlatacağım zaman yolculuğu kavramıyla ilgili şimdilik sadece şunu söyleyebilirim ki (bununla ilgili bir hikaye yazmak derdindeyim) eğer yeterince hızlanabilirseniz (evinizde denemeyin, ışık hızına yaklaşmaktan bahsediyorum. ya da becerebilirim diyorsanız deneyin sakıncası yok) zaman sizin daha yavaş akar ve yanında olmadığınız ikizinizden daha genç kalırsınız, yani zamanda geriye gitmişsinizdir...
   Bu fenomen dünyanın en hızlı araçları olan uzay mekiklerindeki atom saatlerince de ispatlanmıştır. Işık hızı yanında mütevazi bir hızla giden bu araçlarda bile astronotların saatleri dünyadakinden (milyonda bir) daha yavaş akmıştır...
(İZLE..)
   Diğer yandan çok büyük bir kütle üzerindeyseniz (kara cisimler ya da onlara yutulmadan kalabileceğiniz sınır olan; olay ufku) yine bu ağır cisimlerin garip yer çekimleri zamanın (dahi) yavaşlamasına (bükülmesine) yol açar. Hatta size bir sır; gökdelenlerin giriş katında en üst kata göre daha fazla yaşama imkanınız vardır (saniyeler önemli ise sizin için)...
   Çok uzattım istemeden ama asıl konu şu ki size bir filmden bahsetmekti bugünkü asıl niyetim... Adı 'Zamanda Aşk'.
   Aşk meşk filmlerinden fazla haz etmemekle birlikte (istisnalar hariç) Avrupa  sinemasından da geri duran insanlardanım. Sebebi bana doğal gelmeyen  insan jest ve mimikleridir...
(DOĞDUĞUNDA ÖLMEYE DE BAŞLIYORSUN..)
 Demek istediğim (örneğin)  İtalyan ve Fransız filmlerinde insanların birbirleriyle konuşurken kullandıkları abartılı ifade ve tonlamalara takılmadan sinemada geçenlere odaklanamama gibi kötü bir huya sahip olmam olabilir. 
   Herhalde Amerikan sineması izleye izleye bu insanları norm olarak kabul ettiğimiz için olabilir bu ya da gerçekten normal olanı (bizimkiler gibi) bu jestlerdir, ama özetle beğenmeseniz de (USA lıları) Amerikan sineması her türlü bir numarasıdır..
  İşte bu noktada yukarıda bahsettiğim filmde geçen bir zaman yolculuğu fenomenidir size bahsetmek istediğim (İngiliz filmiyse de idare eder jestler var); 'zamanda yolculuk yapsaydınız ha bire her hatanızı düzeltmeye mi çalışırdınız?'
(HIZLIYSAN ZAMAN YAVAŞLAR..)
    Kısaca, filmde hatalarını düzeltmek üzere (paradokslara bulaşmadan) geriye gidip hayatını daha güzel yapmaya odaklanan bir genç olmakla birlikte (fikir güzel) asıl bomba filmin sonunda babanın bu yolculuklar ile ilgili oğluna verdiği asıl sır ile vurucu olmaktadır. (korkmayın filimi anlatmıyorum. Hem anlatanı da anlatmayı da sevmem ama bir ayrıntıdan bahsediyorum sadece)
   Elimden geldiğince bu ayrıntıyı size açıklamaya çalışacağım ki inşallah becerebilirim; 
   'Zaman yolculuğu yapan genç neredeyse her gün, o ufak tefek hataları düzeltmek üzere geriye döndükçe (iş yerinde, ailesinde, metroda, işe yetişmeye çalışırken vb) aslında bu ufak tefek problemlerle hayatını ne kadar daralttığını ve kendini yıprattığını fark ediyor. 
(ZAMAN YOLCUSU; TEMSİLİ)
   Ve örneğin o günün nasıl geçeceğini önce yaşadıktan sonra, geriye gidip o hataları düzeltmeye çalışmanın yani aslında her şeyde hata bulmanın hayatı yaşamasına engel olduğunu fark ediyor. 
   Ve geri döndüğünde aslında geçen zamanın her anından mutlu olunabileceğini fark ediyor; yani işe yetişmek için koştururken içinde bulunduğu mekanın aslında ne kadar güzel olduğunu görebilmek için başını kaldırıp hayran oluyor güzelim binanın gravürlerine ve metroda yanında kulaklıkla müzik dinleyen adamın müziğinden rahatsız olmak yerine ritm tutmaya başlıyor ve işte yediği fırça karşısında muzipçe arkadaşlarına gülümsemeyi tercih ediyor zira bunların saniyeler sonra havaya karışacağını biliyor ve o sorunları sorun olarak görebilmenin aslında asıl problem olarak hayatını yok ettiğini fark ediyor...
(HIZ VE ZAMANIN DURMASI..)
   Tam anlatamadım (iyisi mi filmi izleyin) farkındayım ama kısaca, artık zamanda geriye gitmeyi gerekli görmüyor ve her günü aslında yeniden yaşıyormuşcasına geniş bir balkış açısıyla ve gerçekten tek günüymüşcesine yaşamayı tercih ediyor...
     Her günü zamanda zamanda geri dönmüş gibi, sıradan hayatının son günüymüş gibi tadını çıkararak yaşamaya çalışıyor. O gün başıma ne gelecek diye korkarak geçirmiyor gününü ve yaratıcısı oluyor tüm zamanın
(NE İÇİN TÜM BUNLAR?)
   Gülümsüyor, seviyor ve hiç bir şeyin aslında kıyamet getirmeyeceğini kökten bir felaket olmadığını fark ediveriyor ve her saniyeyi hayranlıkla geçiriyor güne, doğaya, insanlara, çocuklarına...
    Umarım kıyısından da olsa demek istediğim anlaşılabilmiştir ki zaten hayır diyorsanız da sorun değil, filmi izlemeniz daha mantıklı olacaktır...
   Kısaca ey benliğim, bugün zamanın kıymetini bil ve başına gelmesini öngördüğün felaketlerin zalimce hayatını yıkacağı fikrinden vazgeç artık...Öyle bir şey olsa dahi noktalar geriye doğru birleştirilir ve  asla büyük resimdeki yerlerini bilemezsin...
   Dünya senin düşündüğün kadar acımasız bir yer değil aslında... 
   Kendine ve zamanına bir şans ver yeter...
  (Çetin TARI)

   


GÜNÜN MOTİVASYONU:


''Sakın vazgeçme!

Eğer sen vazgeçersen, hak etmeyen biri kazanacak...''

Bob Marley

GÜNÜN VİDEOSU:

ZAMANDA AŞK TÜRKÇE ALTYAZILI İLK FRAGMAN


GÜNÜN KARİKATÜRÜ:

ELEKTRİK ALMAK :)

9 Şubat 2014 Pazar

BİLİNMEYEN NO: 127

''...SADECE, SENDEN KOPTUKTAN SONRA DA, BEDENİMİN SENİ İSTEYECEĞİNE ŞAŞIYORUM...'' 

YA DA DAHA MUTLU OLMAK İÇİN 10 BİLİMSEL YÖNTEM...


(I m BACK)
   Yukarıdaki başlığı son zamanlarda okumaya başladığım ve ısrar ötesi bir inatla okumanız için tavsiyede bulunacağım YKY Yayınlarının 1001 Gece Masalları'ndan aldım... 
   Binlerce yıllık kitaptaki ölümsüz pek çok cümleden sadece bir tanesi... Olabilecek en orijinal çevirisinden derlenen hikayeler yaklaşık 4- 5 bin sayfaya yakın olmakla birlikte yine de zaman ayırmaya değer zira iyi bir okuyucuyum ya da yazmaya hevesliyim diyenlerdenseniz  bunu okumamış olmanız, tahmin edemeyeceğiniz bir boşluk yaratacaktır hayal dünyanızda... 
   Aslına bakarsanız 1001 Gece Masallarını daha sonra yine hatırlatacağım sizlere ve dolayısıyla bugünün asıl konusuna gelecek olursam, konu yine olması gerektiği gibi; mutluluk üzerinedir zira dışarıda mutlu insan olmadığına inanan karamsarlardanım maalesef...
(İNSANLARI MUTLU ETMEYE ÇALIŞMAK..)
   Ama... Yine de bazı küçük müdahaleler, eğer onları unutmaz ve alışkanlık haline getirirseniz moralmanınızı bir kademe yukarı taşıyabilirler, buna itirazım yok...
   Konunun nereden akılma geldiğini soracak olursanız hayatımın en önemli süreli yayını men's healt olur cevabım... (ve bunu da şiddetle tavsiye ederim size, hem women's healt i de var...)
    Uzatmadan şu an veya sabahları kendini mutsuz hisseden büyük çoğunluktansanız siz de, şu araştırma sonuçlarını inceleyip uygulayın derim vesselam... 
   Yok zaten mutluluktan tavana vuran tiplerden iseniz sizde (hiç hazzetmem bu tiplerden ve yapay gelir bana,, ama belki de gerçekten mutlu insanlar vardır? bilemiyorum,, neyse...) okumanıza gerek yok derim, sadece hemen şu alttaki müzik videosunu dinleyin, karikatürlere bakın ve sahip olduğunuz beyin kimyasına şükredin...
   siz mutsuzlar, hazırsanız başlıyorum...

   1. ŞARKINI DİNLE: Bu maddeyi başa koymamın nedeni son zamanlarda takıldığım şu güzel şarkıyı açarak (incirler olana kadar kalsaydın be kardeşim!) bloğu okumaya başlamanız içindir ve bu sizi mutlu ediyormuş,, nasıl mı?
   Klasik müziğin ruh sağlığı ve bağışıklık sistemini olumlu etkilediğini artık bilmekle birlikte (Vivaldi'yi tavsiye ederim...) ABD li nörologlara göre sevdiğiniz müzikleri dinlemek (biraz bunalım olsalar dahi) dopamin hormonu salgılamanıza ve mutlu olmanıza sebep oluyormuş...
   2. UYANINCA SU İÇ: Journal of Nutrion dergisine göre su seviyeniz ideal olanın %1 dahi altına düşerse daha negatif ve yorgun (problemlerini daha büyük gören) insanlar haline geliyor muşsunuz... 
(BESLENMENE DİKKAT ET,, BALIK Yİ)
   Dolayısyla su içmeyi unutmamalısınız ve 
   PS: özellikle akşamları susuz kaldığı için vücut sabah kalkar kalkmaz su içmek olması gereken alışkanlıklardan imiş...
   3. DAİMA BAKIMLI OL: The Jornal of Esthetic Dentistry dergisi araştırmasına göre kısaca iyi görünürseniz iyi hissediyor muşsunuz... 
   Fiksel bir özelliğinizi değiştirmek dahi kişiliğinizi ve özgüveninizi iyileştirme yolunda işe yarıyormuş. 
   1996 yılında yapılan bir araştırmaya göre; özgüveni yüksek insanlar sabahları daha uzun süre hazırlık yapıyorlarmış... (ona göre mutsuzsanız, bari paspal olup miletin göz zevkini bozmayınız...)
(SPOR'A BAŞLA ARTIK..)
   4. ZOR DA OLSA GÜLÜMSE: Dertli insanların yüzleri de bu ifadede olduğundan somurtkan suratlar, mutlu olanların kaçmasına ve sizin gibilerin gelip sizi bulmasına yol açıyormuş... 
   O halde gülümseyin de en azından bunalımlı tipler hayatınızdan uzak dursun...
(GÜLÜMSE..)
   5. POLYANNA GICIK AMA POLYANNACILIK İYİDİR: Her olayda sizden daha kötü şartlarda yaşayan ve daha gerçek dertleri olan insanları getirin aklınıza ve şükredin. işte buna tam olarak; 'Sosyal Karşılaştırma deniyormuş' 
   Hoş bir kavram olmasa da Schopenhauer'in dediği gerçek oluyor burada; insanların mutsuz olduğunu bilmek zevk verir... 
   6. AJANDA: Günlük işleri kafanızda tutmaya çalışmak ve bunların takibiyle uğraşmak kronik strese neden olabiliyormuş o halde telefon ya da klasik ajandaları kullanmaya başlayın...
   7. BALIK YE: Japonya veya Tayvan gibi çok balık tüketen (doğal antidepresan) yerlerde depresyon oranı ortalamanın 10 kat altındaymış...
(BİLİNMEYENEDAİR İ TAKİP ET..)
   8. BİLİNMEYENEDAİR.BLOGSPOT.COM U TAKİP ET: Ne güdünüz? bilemedim ama eğlenceli ve bakış açınızı değiştiren sosyal siteler ve bu sayede kazandığınız sosyallik (yorum yapın ya da dönüt verin diyo size) bir kaç dakikalık inceleme ile de olsa, sizi pozitife taşımaya yetiyormuş...
   9. PARA BAĞIŞLA: Cebinde akrep olanların mutsuz olacağını söylüyor kısaca ve buradaki mantığa göre bir şekilde para bağışlamak (Kızılay'a mesajla veya ne bileyim gerçekten fakir birine elden vb) beyinde cinsellikle ilgili aynı bölgeyi uyarıyormuş.      
   Pamuk eller cebe ;)
(ŞÜKÜR ET..)
   10. SPOR YAP: Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz ki; spor yapmalısınız... Yoğun antreman sonrası 'Runners Hight' yani bir anda gelen enerji atağı ile sarmalanıyor muşsunuz ve ardından gelen mutluluk hormonları da cabası. 
   Hani yoğun dedim ama haftada üç gün, yarımşar saat basit jimnastik hareketleri dahi (yetmez ama evet) sizi daha mutlu yapabiliyormuş...
    O halde sevgili arkadaşım kendimize ve bilime bir şans verip şu bir kaç gün, bu uygulamaları bir deneyelim derim ben. 
(FAZLA DA KAFANA TAKMA YA DA
MUTLU OLANLARI İZLE YETER ..)
   

Tabi ki
 her koyun kendi bacağından asılır ve mutsuz olup
 negatif enerjiden beslenenlerden iseniz siz de,, 
hiç bir yardımı olmayacaktır 
bu yazılanların size...
    Kısaca 
hayatımıza bulaşmayınız yeter...
(Çetin TARI)

GÜNÜN MOTİVASYONU:

''Hayat bir bisiklete binmek gibidir. Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz.'' (Claude Peppeer)

GÜNÜN VİDEOSU:

 STEVE JOBS DAN 3 HİKAYE..

(SİNEMA FİLMİNİ DE MUTLAKA İZLEYİNİZ,, MANYAK HİKAYE...)

GÜNÜN KARİKATÜRÜ:

VEDA ETMEYİ BECEREMEYENLER :)


7 Şubat 2014 Cuma


BİLİNMEYENE DAİR GERİ DÖNÜYOR ;)

(BAŞLIYOR..)

Yarından itibaren 
yazma faaliyetine 
devam edeceğimi belirtir 
ve örümcek bağlayan sayfamı 
yine de 
ziyaret etmeyi bırakmayarak
 istatistiksel artış sağlayan
 arkadaşlarıma
 teşekkürlerimi sunarım...
(BU ARADA NE LER Mİ YAPTIM: SAHİLDE İNSANLARI İZLEDİM..)
   Sanıyorum ki yazmazsam hayatımı düzene koyamıyorum...
(SPOR YAPTIM...)
   Ve yazmazsam düşünemiyorum...
(DÜZENLİ BİR İŞTE ÇALIŞTIM...)
   Ve yazmazsam hayatım boşa gidiyor...
(ARKADAŞLARA NEZİH ŞAKALAR YAPTIM...)
   Kendimle hesaplaştığım ve aslında sizinle alakası olamayan (yine de okuduğunuz için iyi hissettiğim) yazılarıma yarından itibaren devam edeceğim ...
(ALIŞ VERİŞ YAPTIM...)
   Kendi arafımda,,, kendimle konuştuğum yazılar...
(ŞARKILAR SÖYLEDİM SANA...)
   Yazmak güzel şey... siz de yazınız... kimse okumazsa bana yollayın ben okurum... söz...
(BONCUKLA OYNADIM...)
   See u tomorrow...



GÜNÜN SÖZÜ:

"Eğer düşüncelerini düzene sokarsan hayatında geri kalan her şey yerini bulur."

Lao Tzu

GÜNE ÖZEL:

ÇOK GÜZEL BİR ŞARKI BE...
İNCİRLER OLANA KADAR KALSAYDIN BARİ....