31 Temmuz 2013 Çarşamba

BİLİNMEYEN NO; 15

5000 YILLIK HİKAYE: 
HAYAT ve ÇİLEK

(HER YENİ GÜN SONSUZ OLASILIK TAŞIR,
ONU AYNI ŞEKİLDE YAŞAMAK, YAŞAMAK MIDIR?
Sevgili arkadaşlar bu gün size çok tanıdık bir hikaye anlatacağım ama önce hikayenin kaynağı üzerine bir iki şey hatırlayalım..  
  Çince'de yaklaşık 5000 yıl öncesine dayanan ve 'yol' manasına gelen, Tao felsefesi diğer pagan kültürü uzantılarıyla beraber modern dinlere ait pek çok hikaye ya da efsaneye kaynaklık etmiş zengin bir felsefedir..
  Özetle Tao; tümüyle ve burada yaşamayı, hayattaki küçük şeylerin kıymetini bilmeyi ve varoluşsal problemlerden biri olan, kaderinin sorumluluğunu üzerine almayı merkez alan, özellikle yeni gün başlangıçlarını bembeyaz
(GÖRÜNMEZ BAĞLARLA BAĞLIYIZ
HEPİMİZ, EVRENSEL BİLİNÇ)
olasılıklarla dolu bir sayfa olarak çok önemseyen kadim bir düşünce sistemidir.. 
  Bu gün bu uzak doğu felsefesinden gelen ve  sizi düşünmeye sevk edecek tarihin en eski hikayelerinden birini anlatacağım,, daha sonra  düşününüz lütfen hikaye tanıdık gelecek zira,
  Aslında bu; sizin hayatınız 
ve bu adam sizsiniz... 
  Bir gün, ormanda yürürken bir adam, vahşi bir kaplanla karşılaştı. Adam canını kurtarmak için kaçmaya, kaplanda onu kovalamaya başladı. Sonunda adam bir uçurumun başına vardı; fakat kaplan da ona yetişmiş, üzerine atlamak üzereydi. Başka şansı olmayan adam, her iki eliyle bir bağ kütüğüne tutunarak kendini aşağıya doğru bıraktı..
  Uçurumdan aşağıya doğru bir süre bu şekilde indikten sonra başını kaldırdığında, uçurumun başında uzun, sivri dişleriyle kendisini
(KAPLAN SALDIRMAYA HAZIR BEKLER)
gözetleyen kaplanı gördü tekrar.. 
  Aşağıya baktığında ise uçurumun dibinde kükreyerek kendisini bekleyen bir başka kaplan gördü. İki kaplan arasına sıkışmıştı..
  Bu sırada (daha bitmedi), iki eliyle tuttuğu bağ kütüğünün üstünde biri siyah öteki beyaz iki fare belirdi ve sanki başında yeterince dert yokmuş gibi, onlarda kütüğü kemirmeye başladılar..
 
(ÖLÜM FARKINDALIĞI ASLINDA
DAHA BİLİNÇLİ YAŞAMAMIZI SAĞLAR)
Adam farelerin kemirmeye devam etmesi halinde, kütüğün artık onun ağırlığını taşıyamayacak denli zayıflayacağını biliyordu.. Kütük kaçınılmaz olarak kırılacak, o da düşecekti. Fareleri uzaklaştırmayı denedi, fakat her seferinde geri geldiler..
  Adam o anda , uçurumun yanı başında kendisinden çok uzak olmayan bir noktada yetişen çileği fark etti. çilek olgun ve leziz görünüyordu. Bir eliyle bağ kütüğüne tutunmayı sürdürürken öteki eliyle ona uzandı ve koparttı..
  Biri uçurumun başında ve diğeri dibindeki iki kaplan ve tutunduğu bağ kütüğünü kemirmekte olan iki fareye rağmen, adam çileğin tadına baktı ve müthiş lezzetinin farkına vardı..
  Sevgili arkadaşlar yazının başında da belirttiği gibi bu eski hikayede anlatılan bizleriz aslında demiştim ve bu da hayatınızın Tao hikayesiyle bir özetiydi.
(ANI YAŞAMAK)
  İsterseniz şimdi hikayenin en önemli kısmı çileğe gelene kadar kısaca yaşamımızı anlatan simgesel kavramlara bir göz atalım.. 
  Uçurumun başı(tepe) geçmişi temsil etmektedir.Yaşamış olduğumuz deneyimlerin ve anıların tümü, içinden çıkıp geldiğimiz şeydir.. 

  Tepedeki
(GEÇMİŞ VE GELECEĞİMİZ)
kaplan geçmişle fazla ilgili olmanın tehlikelerine işaret eder.. Eğer sürekli geçmişteki hesaplara takılıp kalıyorsa kaplan bizi vahşi pençelerine alıyor demektir..

  Kaplan aynı zamanda bir şeyleri düzeltmek üzere zamandan geriye doğru yolculuk etmenin imkansızlığını betimler..

(GECE VE GÜNDÜZ, GEÇEN ÖMRÜMÜZDÜR)
  Uçurumun dibi ise geleceğimizdir. Kitabın henüz yazılmamış bölümüdür. Dipteki kaplan gelecekte olanlarla fazla ilgili olmanın (örneğin ertesi gün için şimdiden kaygılanmanın) tehlikelerini anlatır ve aynı zamanda ölümün nihai kesinliğini temsil eder..

  Hikayede bağ kütüğü maddi yaşamımızdır. Adamın kütüğe iki eliyle tutunması gibi bizde tüm gücümüzle hayata tutunmaya çabalarız. Tepedeki kaplan dolayısıyla aşağı, ölüme kaymaktan başka çare yoktur..
(KÜTÜK ENİNDE SONUNDA KIRILACAKTIR, NE GAM)
  Kütüğü kemiren iki fare gece ve gündüzdür ve onlar da her gün ölüme biraz daha yaklaşmakta olduğumuzu hatırlatırlar, elbet sonunda kütük kırılacaktır..
    Ve en önemli kısım adamın çileği görmesidir sevgili arkadaşlar.. Hayatı pahasına bir elini bırakıp ona uzanmaya çalışır..
(BAZEN HAYAT KONFORLU BÖLGENİZDEN
UZAKLAŞMAYI GEREKTİRİR..)
 Ve farkındasınız ki, eğer iki eliyle kütüğe (gündelik yaşamı) tutunmaya devam etseydi şüphesiz çileğe uzanamayacaktı..
  Yaşam hikayesindeki bence en önemli bence unsur çilektir zira çileği koparmak anı yakalamayı temsil eder. Eğer konforlu bölgenizden çıkıp risk alırsanız ancak hayat size bir ödül sunar..
  Özetle, sevgili arkadaşlar;
adamımız, tehlikelerle çevrili olmasına rağmen, henüz gerçekleşmemiş tehditlere ait korkuların onu felç etmesine izin vermemiştir. Böylece anı yakalayıp tadını çıkarabilmiştir.
  Anı, farkındalıkla yaşamaya yönelik eylem planınızı hayata geçirdikçe, geçmişte oyalanmayı ya da gelecek için endişelenmeyi bırakacaksınız demektir..
(TAO VURUŞU, YA DA MANYAK BABA)
   Şimdiki zaman elimizdeki tek gerçek zaman dilimidir ve bize verilmiş en büyük armağandır. Siz, bu armağan kendilerine verildiği halde farkında olmayan ya da onu kabul etmeyen insanlardan olmayınız lütfen..
  Bugün bembeyaz hayat sayfanızın kalan ilk günü. Biliyorsunuz ki fareler kütüğünüzü kemirmekten vazgeçmeyecek ve kaplanlar orada olamayı hep sürdürecekler.. 
  Elden gelen onlar için endişelenmeye bir son verip, etraftaki çileklerle ilgilenerek hayatın bize sunduklarını kabul etmektir. işte gerçek yaşam budur.. (Yine manyak final yaptım yalnız ;)                                                                                                                                           (Çetin TARI)

GÜNÜN VİDEOSU;
NAZIM HİKMET; YAŞAMAYA DAİR



GÜNÜN KARİKATÜRÜ



30 Temmuz 2013 Salı

BİLİNMEYEN NO; 14

OMURGA MI KİŞİLİĞİ BELİRLER

YOKSA KİŞİLİK Mİ OMURGAYI?

(BAZEN SESSİZ KALMA VE
DİNLEMEK YETERLİDİR)
   Bakmayı bilirseniz işaretler her yerdedir.. Bazen daha fazla çabalamadan hayata teslim olmak yeterlidir. Gözlerinizi kapatır ve beklersiniz, işte bu kulağınıza fısıldanan işaretleri almanız için her gün kendinize vermeniz gereken sessizlik içinde düşünme anlarıdır.. 
  Hayat konuşur sizinle evet ve en büyük varoluşsal sıkıntılardan biri olan 'özgür iradeyle seçim yapma mecburiyeti' aşamasında bir bakarsınız yapmanız gerekenler açılıverir önünüzde, bu durumda beklenen sakinleşerek gözlerinizi kapatmak ve her şeyi kabullenerek işaretleri değerlendirmektir sadece..
  Bazen da çaba göstermeniz gerekir istediğinize ulaşmak için ve uyum gösterirsiniz hayata gününüzün daha uzun, kalan bölümünde, size istediğiniz huzuru versin diye, genelde kazanla kazanmayanı bu belirler zira..
(AMA GENELDE ÇABA GÖSTERMELİSİNİZ HAYALLERİNİZ İÇİN VE ÇOK İSTEMEK GÜÇLÜ BİR BAŞLANGIÇTIR)
   
  Kısaca tüm cevaplar içimizdedir aslında, eğer tam olarak çaba gösterir ve  değişirsek tüm dünya da değişiverir, hani söyledikleri gibi; eğer karşındakiyle aranda bir sorun varsa aslında değişmesi gereken sadece sensindir. Zira bu durumu da (içindeki gizli sebepten)  her şeyi olduğu gibi yaratan sensin..
(DURUŞUMUZ KİŞİLİĞİMİZİ BELİRLER)
  Kişisel sorumluluğu almanın gerekliliği üzerine yaptığım kısa hatırlatmadan sonra asıl amacımız olana, yani içimizde var olan gerçek potansiyele, Nietzsche'nin üstün insanına giden yolda basit de olsa bizler ne yapabiliriz, kısmına gelebiliriz o halde..
  Bu gün davranışçı psikologları bire bir destekleyen kısacık bir cümle üzerine  düşüneceğiz;
 Omurga mı kişiliği belirler yoksa kişilik mi omurgayı..
  
  İtiraf etmek gerekirse bu cümleyi bir karikatürde görmüş ve kesip not defterimin arasına koymuştum bir kaç yıl önce ama bana o kadar anlamlı geldi ki eninde sonunda kullanacağımı biliyordum, kısmet bu güneymiş, o halde beraber düşünmeye başlayalım..
  Bu soruyla ilgili elbette davranış psikologlarının bir cevabı (ve çok uzuun kitaplar dolusu bilgi) var ama önce kendi bulduğum
(HER KİMSEN, HAYAT ONU GETİRİR ÖNÜNE)
cevabı; Thomas MANN'ın Hint mitolojisinden esinlendiği ünlü öyküsünü özetleyerek anlatayım..

  

    Harika kalçalı diye betimlenen Sita'nın iki sevgilisi vardır. biri yumuşak ve hantal vücutlu bilge Brahman Şridaman, diğeri ise daha az kültürlü ama çevik vücutlu Nanda..
(TEK SIĞINAĞIN, VÜCUDUNA YATIRIM YAP)
(bir de ne vücuduna ne bilgeliğine yatırım yapmayan insanlar vardır ki umarım onlardan biri değilsinizdir,, Yazar'ın yani benim notumdu bu, pardon hikayeye dönelim) 
  Sita ister ki şridaman kafalı ama Nanda vücutlu tek bir sevgilisi olsun.(zaten hatunlar bizi olduğumuz gibi asla kabul etmezler) 
  Tanrı bunu duyar ve iki adamın vücutlarını yer değiştirir. ama gel zaman git zaman, eski hamam eski kafatas..
(SPOR İYİDİR AMA BECERE BİLDİKLERİN)
  Bilge Şridaman'ın yeni çevik vücudu yumuşar, hantallaşır. Nanda ise yeni hantal vücuttan bir atlet çıkarır..
  Thomas Mann'a göre (ki bende öyle düşünüyorum),ruhun vücuda girmesi farklılaşmayı doğuran asıl etkendir.. öyle bir benlik imajımız ve değişmeyen sözde doğrularımız vardır ki, iç dünyamız anında dış dünyamızı şekillendirmeye başlar..
 
(KENDİNE GÜVENEN, TEMSİLİ)
Kısacası esas olan kişiliktir sevgili arkadaşlar. 
  Kendimiz hakkında o taa küçüklüğümüzden getirdiğimiz önyargılarımız, hakkımızdaki düşüncelerimiz asla dış dünyadan saklayamayacağımız gerçeklerdir.. 
 Kendinizi değersiz ve hatta çirkin görüyorsanız duruşunuz yani postürünüz ona göre şekillenir. 
 
(EN BÜYÜK CİMBOM,, DAYANAMADIM)

  Gögüs kafesi bölgenizdeki merkeziniz içe gömülür, omuzlar düşer yüzünüz her hangi bir ifadeye izin vermeyecek ölçüde gerilir ve (insanlara güvensiz asık yüz) boyunuz birden bire olduğundan kısa görünür..
  Böyle biri olsanız, dış dünyada nasıl algılandığınızı ve 'bunları hak etmiyorum' şeklindeki sitemlerinizin göz ardı edilerek, nasıl üzerinize gelinip sizinle uğraşıldığını ancak tahmin edebilirsiniz.. 
  Ama gerçek şu ki dış dünyanın size davranışlarını da yaratan sizsinizdir.. Duruşunuzla verdiğiniz mesaj ben bunları hak edecek derecede silik biriyim şeklindedir..
(EZİK DURURSANIZ İNSANLARIN
SİZİNLE UĞRAŞMASINI HAK EDERSİNİZ..)
  O halde sonuca gelecek olursak; kısacası sevgili arkadaşlar vücut duruşumuz kişiliğimizin aynasıdır ve dışarı verdiğimiz bu mesajı davranış psikolojisi araştırmalarına göre değiştirebilmek ve hatta bu sayede ruhsal durumunuzu dahi değiştirmek tamamen gerçek ve mümkündür..
  Duruşu yani omurgası daha düz bir insan olmayı sağlayan şey kişinin kendi öz güveni yani kısaca kendi kişiliğidir. 
  Ama asıl önemlisi; vücut duruşunu yani omurgasını düzelterek insanın dış dünyaya daha güçlü bir öz güven mesajı
(ÖZGÜVEN SAÇMAK, VÜCUT
DİLİNİZLE YAKINDAN ALAKALIDIR)
verebilmesidir ki daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi (bilinmeyen no.4) duruş, jestler, bakış, gülümseme, yürüyüş yani güçlü bir beden dili dışarı parlak bir aura saçmanız ve insanları garip ışığınızla kendinize çekmeniz için yeterli adımları oluşturur..
  O halde bugünün alıştırması omurga sisteminizi olabildiğince dikleştirerek insanlara güçlü merkezinizi sergilemek, omuzlarınızı dikleştirmek ve yüz kaslarınızı gevşek olup olmadığını sürekli kontrol ederek gülümsemek olmalıdır. Adını hatırlayamadığım ve sürekli gülümsemenizi öğütleyen bir yazarın söylediği gibi; ''gülümsemenize kimin aşık olacağını bilemezsiniz''
  Üzerinize düşeni yapınız, ki ışıltınız ve farklı kimliğiniz ardından gelecektir...                                                                                                                                                                                            (Çetin TARI)




GÜNÜN VİDEOSU;

ÜSTÜN HOCA



GÜNÜN KARİKATÜRÜ;


29 Temmuz 2013 Pazartesi

BİLİNMEYEN NO; 13

PARADİGMA KAYMASI 2.. 

NİKOLA TESLA ve HAARP PROJESİ

(MİLYONLARCA VOLT ALTINDA; TESLA)
  Mitolojik zeka tanrıçası Tydeus misali zeki ama şahsına münhasır Tesla'nın hayatına dair anlatacaklarımızı bu gün tamamlayalım..
  
  1943 Ocağında New Yorker otelinin 33. Katındaki 86 numaralı odasında esrarengiz biçimde öldüğünde (Ölmeden önce teleforce silahı adını verdiği bir çalışma yürütmekteydi; bknz wikipedia) FBI ajanları odaya üşüşerek tüm yazılı kağıt ve belgelere hükumet adına el koymuşlardır. 
  İşte bu tarihten sonra Amerikanın Alaska'da kurduğu üs ile birlikte dünya, 
H.A.A.R.P  projesi (High Frequency Active Auroral Research Program) (interten aratınız) ya da kıyamet makinesi (silahı) denilen bir kavramla tanışmıştır..
   
  Temelleri Tesla tarafından (kayıp belgeler ve prototipler) atılan makine, atmosferin Strotosfer tabakasına müdahale ederek iklimin değişmesine ve seller kuraklık v.b. düşmana zarar verecek
(HAARP IN ÇALIŞMA PRENSİBİ)
her ne gerekiyorsa (ilk olarak Vietnam’da kuvvetli muson yağmurları yağmasını sağlamış) o yönde iklimi değiştirebilmektedir.
 Yine Tesla’nın deprem makinesi bu gün Amerika ve Rusya tarafından silah olarak kullanılmaktadır. 

  Komplo teorisi veya değil saat tam 3:02 de başlayan Gölcük depremini de Kuzey Amerika Fay Hattı’nı rahatlatmak ve daha düşük şiddette bir deprem oluşturmak üzere bu makinin düğmesine saat 3:00da basılmasıyla
(KONUYLA İLGİLİ PEKÇOK KİTAP
VE BELGESEL BULUNUR)
(askeri kaynaklara yakın bazı yazarlara göre..)yapıldığı (ama beklenenden çok daha büyük 
depremin oluştuğu) iddiaları hala pek çok yerli yabancı kaynak tarafından iddia edilmektedir.

  Bu makine çalıştırıldığında gökyüzünde depremden hemen önce görülen ışıklara ait videolara yine internetten rahatça ulaşabilirsiniz. 
  Bahsettiğimiz H.A.A.R.P. projesi insan zihnini etkileme ve Regan döneminde başlatılan ‘’yıldız Savaşları’’ projelerini de içerdiğini belirtmeliyim ki hepsi yine Tesla’nın öngörülerine dayanmakta.. 
  Bu konuyla ilgili daha pek çok ilginç şey yazılabilir ama biz Tesla’yla ilgili daha ilginç başka bir konuya gelelim. 
  Tesla yüksek voltajlı elektrik ve manyatik alanlar kullanılarak yaptığı çalışmalarda zamanın ve uzayın yarılabileceğini ya da çarpıtılabileceğini ve böylece diğer zaman boyutlarına kapı açılabileceğini söylemiştir.
   Bununla ilgili olarak 1895 Mart ayında New York Herald’dan bir gazeteci 13 mart’da gazetedeki köşesine şunları yazmıştır:
(DEPREMLER YARATAN,
İKLİME MÜDAHALE EDEN BİR SİLAH)
’’Tesla ile küçük bir kafede tanıştık. 3.5 milyon voltluk elektriğe kapıldığı deneyinden sonra benimle el sıkıştı ve şunları söyledi;
  ‘’ ...bu gece size iyi bir arkadaş olamayacağım. Az kalsın ölüyordum. Bir kıvılcım 3 fit öteden geldi ve sol omzumdan çarptı. Yardımcım akımı kapatmasaydı ölmüş olurdum herhalde.’’ 

  Tesla bu kadar yüksek voltajlarla yaptığı deneylerde tesadüf eseri zaman yolculuğu yapılabileceğini keşfetmiştir. Gazeteciye anlattığı bu deneyde, yankısal elektromanyetik yüklemeye maruz kalmış ve aynı zaman dilimi içinde kendini dışarıda bulmuş. Fakat yoğun elektromanyetik alan dolayısıyla o anda felç olan bilim adamı kendine yardım edemez bir durumda, izleyici konumundadır..
  Yardımcısı akımı keser kesmez Tesla'ya bir şey olduğunu anlamış. Tesla bu konu da şunları söylemiş,’’geçmişi, bu günü ve geleceği bir arada gördüğüm olağan üstü bir tecrübeydi.
(ZAMANININ ÇOK ÖTESİNDE
BİR ZAMAN YOLCUSU; TESLA)
’’Zamanı ve uzantısını düzenleyen kozmik kurallarla yaptığı bu tehlikeli deney daha sonra Philedelphia deneyinin 
yapılmasını sağlayacak kötü zihniyetlere öncülük etmiştir... 
   Abisini tam olarak bilinmeyen bir hikayede kaybeden Tesla’nın şizofrenik belirtilerinin de dehasına yardım ettiği düşünülüyor. kendi deyimiyle zihninde yaşadığı ışık patlamalarının (şizofrenik belirtiler) çoğu zaman rehberi olduğunu söylemiştir..
  ''...Bu ışık patlamalarını hala zaman zaman yaşıyorum. 
  Yeni bir fikrin zihnimde parıldayıvermesi gibi durumlarda ortaya çıkıyor. Ama artık eskisi kadar heyecan verici değil bu, eskiye nazaran daha etkisiz.
   Gözlerimi kapattığımda, ilk önce mutlaka çok koyu ve tek tonlu bir mavi fon görüyorum.
  Tıpkı açık ama yıldızsız bir gecede olduğu gibi. Birkaç saniye içinde bu alan parıltılar saçan ve bana doğru ilerleyen yeşil ışıltılarla doluyor. 
 
(HAARP İLE SAVAŞ ALANINDA SELLER YARATABİLİRSİNİZ)
Neden sonra sağ tarafımda birbirine paralel ve yakın ışınların oluşturduğu iki ayrı sistem görüyorum. Sonra bu çizgiler daha da parlaklaşmaya başlıyor ve her yere parıltılar saçan belirgin noktalar serpiliyor. Bu resim yavaş yavaş görüntü alanımdan çıkıyor ve sola doğru kayarak yok olup gidiyor, yerini pek de hoş olmayan ölü bir griliğe bırakıyor. Burayı çabucak kabaran ve kendilerine canlı formlar vermeye çalışıyormuş gibi duran bulutlar doldurmaya başlıyor.
(DEV FIRTINALAR YARATABİLİRSİNİZ..)
İşin ilginç yanı şu ki, ikinci aşamaya geçilinceye değin bu griliği belirgin bir şekle benzetemiyorum. Her seferinde, uyuyakalmadan az önce, gözlerimde kimi şeylerin ya da insanların görüntüleri canlanıyor. Onları gördüğüm anda anlıyorum ki bilincimi yitirmek üzereyim. Eğer ortaya çıkmıyorlarsa ya da bunu reddediyorlarsa biliyorum ki bu uykusuz bir gece geçireceğim anlamına geliyor…’’
   İlk olarak bir inşaatın demir kirişlerine bağladığı telefon kutusu
(ÖLÜMÜ BEŞ PARASIZ VE YALNIZ OLDU)
büyüklüğündeki bir aletle binayı sallamaya başlayan (rezonans kuralı işler, video da da görülür) Tesla, evinde yaptığı ve mahalleyi salladığı deprem (polis kayıtlarında vardır) ile kurduğu metrelerce yükseklikteki yıldırım kulesi vb ile sonradan fazlasıyla çekinilen bir adam haline gelmiştir.. 
Tesla’nın ölümü beş parasız ve yukarıda anlattığım otel odasında olmuştur..
  Hayattaki iki büyük tutkusundan biri bilim diğeri de güvercinlerdi. Titiz bir adam olmasına rağmen güvercinlerin odasına girmesine izin verirdi ve özellikle aralarındaki gri beyaz bir güvercin için,’’o öldüğünde ben de öleceğim’’ derdi. 
(DÜNYA KİMİ KAYBETTİĞİNİN FARKINDA OLAMADI)

  1943 Ocağında en sevdiği güvercin onu son kez ziyaret eder. 
  Tesla üzgün ve bitkin olarak hayvana bakar ve ‘’..O ölüyor, gözlerinin ışığından mesajı aldım...’’ der..
  Ertesi gün 87 yaşında Tesla öldüğünde hizmetçi gerçektende, güvercinleri odadan dışarı çıkartırken sözü edilen güvercinin diğerlerinin arasında olmadığını söylemiştir...
   

  Daima, hayatlarınızda sevdiklerinizle olmanız dileğiyle...                                   (Çetin TARI) 


GÜNÜN VİDOLARI;
  TESLA SON BÖLÜM..

H.A.A.R.P. PROJESİNE DAİR..




GÜNÜN KARİKATÜRÜ;




28 Temmuz 2013 Pazar


BİLİNMEYEN NO; 13
PARADİGMA KAYMASI 2.. 
NİKOLA TESLA, 1. BÖLÜM


(ELEKTRİĞİN TANRISI, İNANILMAZ DENEYLER YAPTI)
 Naçizane yazmaya çalıştığım kitaplarımdan birinde zeka ile ilgili bölüme, dünyada gelmiş geçmiş en zeki ama bir o kadar da garip bir bilim adamını eklemiştim..
  Blog yazılarıma onu ekleme gereğini ise, bilinmeyen no 7 (paradigma kayması:bakış açınızı değiştirmek) kısmında yazdığım ve genelde arkadaşlarım tarafından yoğun ilgiyle takip edilen bölüme güvenerek, hissettim..
   
(MODERN DÜNYADA HEMEN HER ALETTE KULLANILAN
MOTOR, ONUN İCADIYDI. İLK PROTOTİPİ
BÖCEKLERLE 5 YAŞINDA YAPTI)
  7. yazımızı okuyanlar hatırlayacaklardır ki, öğrenmek bazen doğru bildiğiniz temelleri baştan sarsarak yepyeni bir algı sisteminin ve dolayısıyla yepyeni bir siz in kapılarını açabilmektedir..

   İşte paradigma kayması başlığı altındaki bu 2. yazım her nedense dünyanın (aslında Amerikanın) hakkında konuşulmasını fazla istemediği bir bilim adamı,  Tesla hakkında..
(EL KONULAN KİTAPLARI,
AMERİKA'YA ÖLÜMCÜL SİLAHLAR
YAPMADA YARDIMCI OLDU)
   
  Emin olunuz az sonra öğreneceğiniz şeyler sizde arkanıza yaslanıp elinizi çenenize götürme ve nasıl ya? deme isteği duyuracak,, isterseniz algılarınızı sarsmaya ve sizi yeni bir paradigma değişimine uğratmaya bir deneyle başlayalım (internetten philadelphia deneyi diyerek aratabilirsiniz..)

  28 Ekim 1943 yılında Amerikan donanmasının Pennsylvania eyaletine bağlı Philadelphia şehri limanında donanmaya ait 1240 tonluk USS Eldridge destroyeri birkaç dakika içinde yok olmuş (600 kilometre uzaktaki Norfolk üssünde görüldükten sonra) geri gelmiştir. 
   Amerikan donanması deneyin var olmadığını belirtmiş Al Bielek dışında tüm askerler deneyi inkar etmişlerdir. 
  Bu asker,’’Mürettebattan bazıları yok oldu ve bir daha geri dönmedi..'' ve, ''..deneyin en korkunç bölümü beş denizcinin geminin eriyen ve sonra tekrar katılaşan metallerinin arasında kalmasıydı’’diyerek deney hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir..
(USS ELDRİDGE DESTROYERİ)
  Rainbow Project (gök kuşağı projesi) adıyla bilinen bu deney 1984 yılında beyaz perdeye aktarılana kadar ciddiye alınmamış fakat daha sonra hakkında en fazla spekülasyon yapılan olaylardan biri olmuştur.
  Tesla öldükten sonraki yıllarda onun güçlü manyetik alanlar çalışmalarındaki esasları denemek için yapılan deneyin beni asıl ilgilendiren bilimsel temeline gelecek olursak; deneyin temelinde Eintein’ın Birleşik Alan Teorisi vardır. Aslında asıl amaç, ‘’çok güçlü bir elektromanyetik alan oluşturarak gemi üzerine gelen ışığı (ya da radar sinyallerini) kırarak optik görünmezlik’’ 


(AMA OKUMADAN ÖNCE SABAH SPORU)


sağlamaktır.
  Fakat iddiaya göre deney sonucunda ilk madde ışınlanması gerçekleşmiş ve gemi yok olmuştur.
  Anlattığımız bu ilginç deney tabi ki, pek çok ilginç bilimsel hikayede adı geçen,700’den fazla patenti ile bir rekoru elinde bulunduran, fakat adeta gizli bir elin ismini tarihten (ve ders kitaplarından) silmeye çalıştığı ve dolayısıyla çok az insanın tanıdığı ‘’Elektriğin Tanrısı’’ adıyla anılan bilim adamı ‘’Nikola Tesla’’nın çalışmalarıyla bağlantılıdır.

(EĞER YAŞASAYDI AMACI, ELEKTRİK KABLOLARI
 OLMADAN ELEKTRİĞİ DÜNYAYA DAĞITABİLMEKTİ;
ELİNDEKİ AMPUL, KABLOSUZ
OLARAK YANMAKTADIR..) 
  Acaba abartıyor olabilir miyim? dişe dokunur ne icat etmiş ki bu adam diye düşünüyor olabilirsiniz (google bak o zaman) o halde bir kaçını saymak gerekirse; 
  Radyo (hayır Marconi’nin icadı değil!) florasan,  radar, MRI, laser teknolojisi, robot teknolojisi, deprem makinesi (var mı böyle bir alet? Pek çok insana göre evet, az sonra size internet aramaları önereceğim, paradigmanız kayacak merak etmeyin..),  neon ışıkları, hız ölçer, otomobillerdeki ateşleme sisteminin temelleri, alternatif akım (dolayısıyla elektriğin uzaklara bu günkü haliyle iletilebilme olanağı), elektron mikroskobu, mikrodalga fırının temelleri... 
  gibi sayılamayan (deprem makinası, işın silahı..) 
(ve çoğunu yarınki yazının sonunda anlattığım nedenle kayıp olan)
 pek çok bilimsel keşfin sahibi bu inanılmaz zekadır..

(BİRAZ SOLUKLAN,
ÖĞRENDİKLERİN KAFANI KARIŞTIRACAK)

                                                                
  Söylendiğine göre ilk icadı, beş yaşında böcekleri döner bir sisteme bağlayarak yaptığı motordur
  O yaşlarda bir çoğumuzun bulduğumuz böcekleri ağzımıza atma dışında bir zeka ışığı göstermediğimizi hatırlatmak isterim! 
  Dünya dışı yaşamla da yakından ilgilenen, çağının çok ilerisindeki Tesla 1899 yılında kendi laboratuarında uzaya ses dalgaları gönderen ilk insan olmuştur.
(TIME KAPAĞINDA)
  Bunu dünyaya duyurduğunda kimse ona inanmamıştı zira o yıllarda kozmik radyo dalgalarından kimsenin haberi yoktu  . 
  Tesla’yı araştırırken o kadar ilginç şeylerle karşılaşıyorsunuz ki bir bilim kurgu kahramanından mı yoksa  bilim adamından mı bahsediliyor insan anlamakta zorluk çekiyor. 
  Çocukluğu, Edison’dan yediği büyük kazıktan sonra (Edison da bildiğiniz gibi düzgün bir adam değildi, en sonda vereceğim vıdeoda..) çukur kazarak (bildiğimiz amelelik) hayatını kazanmaya çalışması,insanları tedirgin eden deneyleri (bunları yarın anlatacağım), son yılları ve pek çok ilginç takıntısını anlatmak isterdim ama birkaç sayfayla bunu yapabilmek imkansız. 
  Bu yüzden vıdeoyu sıkılmadan izleyeceğinizden emin olabilirsiniz. Fakat yine de bu kısa yazıda anlatacaklarım ilginizi çekecektir, devam edelim..
   Örneğin Tesla'nın elektrik ve manyetik alanları kavrayış gücü ve sınırları  bugün bile ulaşılması çok zor öngörülere sahipti. 
(MİLYONLARCA VOLT ALTINDA OTURAN TESLA..)

  Yaptığı yıldırım makinesi (ya da kulesi) ile yıldırımları inceleyerek elektriği iyonosfer (bir atmosfer katmanı) tabakasından (kablosuz) iletebileceğini söylüyordu (sonradan patentini aldı). Fakat uygulama aşamasına gelindiğinde sistemi bazı kapitalist nedenlerle kabul görmedi ve engellendi. 
  Diğer bir inanılmaz ama gerçek; Dünya savaşı sırasında sadece filmlerde gördüğümüz 'ışın silahını' gerçeğe dönüştürmesi ve hatta  bunu müttefik ingiltereye satmak için yüklü bir anlaşma yapmasıydı.. Hayatı boyunca onu hafife alan ve kazıklamaya
(ÇÖYLE İYİ NİYETLİ BİR ARKADAŞI,
YA DA ARKADAŞI DİYELİM HİÇ OLMADI)
çalışan insanlar (İngiltere) 
sözleşmenin ödemeyle ilgili bir maddesi nedeniyle  onun planlarından ( sözde uyanıkça) vazgeçtiler ve kendi bilim adamları grubuna silahın kalanını yaptırmaya çalıştılar. Sonuç tabiî ki hüsran oldu.. zira hayatı boyunca yapığı gibi tüm icatları kafasının içindeydi ve neredeyse hiç kağıt kaleme ihtiyacı olmadı..

(BUNA BAŞLIK BULAMADIM,, SADECE GÜZEL)
  Tesla bütün plan, proje ve buluşlarının zaten kafasının içinde olduğunu söyleyerek not tutmazdı. 150 yaşına kadar yaşamaya kararlı olduğunu ve 100 yaşın üzerine eriştiğinde araştırma ve deneyleri sırasında topladığı bütün bilgileri etraflıca anlatarak anılarını yazacağını söylemiştir. 
  1943 Ocağında New Yorker otelinin 33. Katındaki 86 numaralı odada da esrarengiz biçimde öldüğünde FBI ajanları odaya üşüşerek tüm yazılı kağıt ve belgelere (çok özel bir silahın ayrıntıları olabileceği söylenerek) hükumet adına el koymuşlardır.
   Belgeler bugün bile bilinmeyen bir yerde ve (Belki de Amerika’yı bugün ki Amerika yapacak şekilde) birçoklarına göre üzerinde çalışılmaya devam edilerek incelenmektedir.
  Onunla ilgili  okuduğum kitap Tesla'nın kutusu nda bir zaman yolcusu olarak (başka türlü olamaz..) anlatılan Tesla ile ilgili asıl anlatacaklarıma sıra gelmeden bu gün sayfanın fazlasıyla uzadığını fark ediyorum.. 
  Bu sebeple başlığa dönerek 1. bölüm ibaresini eklediğim bu hayretler ötesi zekayla ilgili olarak özellikle yarın
(ARSIZ ÇOCUK, TEMSİLİ)
anlatacağım, inkar edilen savaş makinesi projeleri ve vıdeoları fazlasıyla ilginizi çekecektir..

  O halde bu günkü yazımı Tesla'nın bulunan (nadir) notlarında,zaman zaman aşırı keskinleşen beş duyusunun aşırı hassasiyetiyle ilgili olarak kendi ağzından anlattığı şu satırlarla bitirmek istiyorum;
    ‘’...Yakından ve uzaklardan gelen, kükreyen sesler beni korkuya sürüklüyor ve bunların ne olduğunu bir türlü ayırt edemiyorum. Güneş ışınlarının önü periyodik olarak kesildiğinde bu beynim üzerinde öylesine büyük bir güç alanı yaratıyor ki kendimden geçiyorum. Bir köprü ya da bunun gibi bir yapının altından geçebilmek için tüm irademi zorlamam gerekiyor çünkü kafatasım üzerinde dayanılmaz bir basınç hissediyorum. Karanlıkta bir yarasa kadar duyarlı olabiliyorum, metrelerce uzaklıktaki bir nesnenin varlığını alnımda hissettiğim bir ürperti sayesinde fark edebiliyorum...''  (Nikola TESLA)
 
 
  Yarına kadar bilgiyle ve mutlu kalınız..

                                                                                    (Çetin TARI)
GÜNÜN VİDEOSU; 
NIKOLA TESLA PART 1



NIKOLA TESLA PART2

*part 3 ve diğer garip belgeseller yarın ;)


GÜNÜN KARİKATÜRÜ

 
PAZAR AKŞAMI HAYRINA
 BLOĞA GÜNÜN ŞARKISINI KOYUYORUM,, 
(BİR YANDAN DA AŞAĞIYI OKUYUN AMA..)

27 Temmuz 2013 Cumartesi

BİLİNMEYEN NO:12

ŞÜKRETMEK, MİNNET DUYMAK 

YA DA NE DERSENİZ ARTIK..

(EN AZINDAN AYAKKABILARIN VAR)
  'Ayakkabılarım olmadığı için üzülürdüm ta ki sokakta ayakları olmayan o adamı görene kadar', demiş Balzac.. 
  Çocukluğumda bana sık sık hatırlatılan bir sözdü bu zira çocukken hiç ayakkabım olmamıştı..  :(
   ..desem, harika ve arabesk bir giriş olurdu belki ama şükür ki çocukluğumda dahi olsa iyi kötü hep ayakkabım oldu benim.. 
  Ama o zamanlar (nasıl bir edebiyat düşkünü milletsek, sonuçta Balzac yani..) bu lafı büyüklerden sık duyardık ve minnet duyuyor muyduk hatırlamıyorum ama korkuyla karışık bir sessizlikle (her ne istiyorsak ağzımızı kapatıp) belli belirsiz bir suçluluğa da gömülüyorduk diye hatırlıyorum,, zira o kadar yerli yerinde ki büyük yazarın söyledikleri...
   Başlıktan da anlaşılacağı gibi bu günün konusu hemen tüm (sağlam) kişisel gelişim kitaplarında yer alan ve pozitif ruhiyet sağlayan bir farkındalık formülüdür..
  
(ÇÖLDE KAYBOLMADIĞINA ŞÜKRETMELİSİN)
  Hemen tüm din ve mistik felsefelerde yeri olan şükretme kavramı insan psikolojisini (kendi kendine) olabilecek en hızlı şekilde pozitife kaydırabilme yeteneğine sahip olan mucizevi bir kavramdır.. 

  Elinde yaşanmış, olmuş bitmiş bir geçmiş ve henüz olasılıklara açık ve bilinmeyen bir geleceğin kaygısını taşıyan insan oğlunun sığınacağı tek liman olan şimdi de, bir yaprak gibi sürüklenip gitmediğini, yaşadığı her
(BU GÜZELLİĞİ GÖREBİLECEK GÖZLERE VE
AYRICALIĞA SAHİPSİN, FARKINDA MISIN..)
şeyin bir sebebi olduğunu ve aslında ne kadar çok ayrıcalığa sahip biri olduğunun sadece düşünerek farkına varabileceği bir yaşam felsefesidir şükretmek..
  Sürekli başına kötü şeyler geldiğini düşünenlerin asıl sorunu (aslında bunu kendileri yaratmaktadırlar) hayata bakış açılarında dır..
    Örneğin hayatı tehlikelerle dolu bir yer olarak görenleri ele alalım; onlar, sokağa çıkar çıkmaz sadece arabalara, çatı
(EN AZINDAN SANA HEDİYE VEREN BİRİ VAR)
pervazlarından düşebilecek kiremitlere, biri çantamı alıp kaçar mı? diye tekinsiz görünen insanlara işte ne bileyim kendi kafalarında kurdukları (tehlikeli) dünya kavramına uygun bir dünyayı görebilecekleri ayrıntılara dikkat ederler sadece ve kesinlikle  kafalarında kurdukları dünyayı görürler sonuçta..
  

  Onlar dünyanın tehlikeli bir yer olduğunu düşünür ve dünyaya bu gözle bakarlar ve tüm kazaları, korkarak uzak durmaya çalıştıkları (ama neden üzerime geliyorlar? kesin kuduz.!)tüm köpekleri,
(DÜNYAYI TEHLİKELİ BİR YER OLARAK DÜŞÜNÜYORSAN
 SADECE KÖTÜ ŞEYLERE ODAKLANIYORSUN DEMEKTİR.)
çatıdan düşme olasılığı olan tüm saksı ve kiremitleri ve hatta (şanslılarsa) kap kaç yapan o ufak adamı, tüm o kötü şeyleri yani, dünya sunuverir onlara..    

  Çünkü beklentileri budur ve sadece buna dikkat ederler. Düşündükleri her şeyin karşılarına geleceğinden ve sadece görmek istediklerini görebileceklerinden habersiz, kurdukları kötü dünya imajı içinde debelenip dururlar....
   Yukarıda ne demek istediğimi açıklayabildiysem eğer, bu ve buna benzer pek çok insanın en büyük
(İSTEDİĞİN ZAMAN GÜN BATIMINI İZLEYEBİLİYORSUN)
yeteneklerinin hayattan şikayet etmek olduğuna şahit olmuşsunuzdur.
  Hep onların başına gelir kötü şeyler, hep onlar terk edilir ve onlardan başka herkese büyük ikramiye vurur..
   Aslında buna verebileceğim en güzel cevap ''büyük resmi anlayabilmek..'' şeklinde olabilir.. 

  Hayat çarkında ve upuzun ömrümüz içinde asla yerlerini doğru tahmin edemeyeceğimiz pek çok zincir bulunmaktadır.. 
  Keşke! dediğimiz o olayın
(YAŞADIĞIN ŞEY BÜYÜK RESİM İÇİNDE
FARKLI ANLAMLARA GELEBİLİR..)
aslında neden başınıza geldiğini anlamaya, çoğu zaman kavrayışınız yetmeyebilir ama büyük yaşam planınıza ait (isterseniz kader deyin) büyük resim içinde hayırlı bir şeye vesile olup olmayacağını asla bilemezsiniz..
  Yaşadığınız ve artık 'yaşayamam' dediğiniz tüm trajedilerin yeterince zaman geçtikten sonra iyi ki başıma gelmiş; iyi ki ondan ayrılmışım, iyi ki dükkanı tam da o zaman kapatmışım, iyi ki işten kovulmuşum yoksa şu an sevdiğim işi yapamaz ya da şuraya yerleşemezdim.. gibi sonuçlara vardığına pek çok kez kez şahit olmadınız mı..
   
(SADECE KAPKAÇÇILARA DİKKAT EDERSENİZ
HAYAT SİZE ONLARI GÖSTERECEKTİR)
Uzun lafın kısası sevgili arkadaşlarım (eski bir kitaptan hatırladığım kadarıyla);bu yaşayacağımız en iyi hayattır

  Gidişatı siz seçersiniz ve başınıza gelen yaşamınız olur. Tadını çıkarıp çıkarmayacağınız tamamen size kalmıştır..
   Bu yaşadığımız en iyi hayat olduğuna göre geriye yapılacak en iyi iş bize verilen tüm o olağan üstü ayrıcalıklar için şükretmektir ki bu sizi daha tatminkar ve daha huzurlu yapacaktır.. 
(KALANLAR İÇİN ŞÜKREDEBİLİRSİN)
  Başkalarının sahip olmadığı ama sizde bulunan şeyleri lütfen listeleyin desem inanın bana buna sayfalarınız yetmeyecektir..
(YAŞAM SANA VERİLMİŞ EN BÜYÜK ARMAĞAN,
TADINI ÇIKAR..)
   Şükrettiğiniz ya da sahip olduğunuz şeyler için için minnet duyduğunuz her an hayatın akışına ait dingin sulara sırt üstü uzanma hakkını elde edersiniz demektir.. 
  Varlığınız, artık hayatın size verdiği olağan üstü armağanların farkında, yaşam ırmağında süzülüp gitmektedir.. 
  Eğer hayata karşı artık nankörlük yapmazsanız o süzüldüğünüz sakin sularda kulağınıza fısıldanır her şey.. bundan sonra olacaklar, ne yapmanız gerektiği ve şu ana kadar aslında ne kadar şanslı biri olduğunuz.. 
  Bu sabah derin bir nefes alarak kendinize bir adım geriden bakınız,, sahip olduğumuz şeyler aslında ne kadar kıymetli değil mi,, e olmayanları da boş verin gitsin.. büyük plan bunu gerektiriyor olabilir..
  Ve bu sabah yanınızda sürekli bulundurmak üzere küçük bir taş parçası koyunuz cebinize,, eliniz ona her değdiğinde hayatınızdaki iyi şeyleri size hatırlatsın ve siz bunlara şükredin diye..
   Şükretmeyi unutmamanız ve her defasında daha iyi hissetmeniz dileğiyle..
(Çetin TARI)



** Her ne kadar şiir adamı olmasam da,bu gün sayfayı Oktay RIFAT'ın bir şiiriyle bitireceğim..




SON SÖZ
Boğazından lıkır lıkır geçen

Şu suyun kıymetini bil

Nedir ki bu mavilik deme
Pencereden görebildiğin kadar
Göğün kıymetini bil
Kıymetini bil çiçek açmış bademin
Güneşli odanın çamurlu sokağın
Beyazın siyahın yeşilin
Pembenin kıymetini bil
Dirilik öyle bir şey yürekte
Sevinçle çırpınır
Kavak yelleri eser insanın başında
İnsanoğlu kızar öfkelenir savaşır
Halk için girişilen savaşta
O korkulu sevincin
Öfkenin kıymetini bil
Bil ki bu
Budur işte
Güneş yalnız dirileri ısıtır
Güneşin kıymetini bil.


GÜNÜN VIDEOSU; UMUDUNU KAYBETME..


GÜNÜN KARİKATÜRÜ;