30 Temmuz 2013 Salı

BİLİNMEYEN NO; 14

OMURGA MI KİŞİLİĞİ BELİRLER

YOKSA KİŞİLİK Mİ OMURGAYI?

(BAZEN SESSİZ KALMA VE
DİNLEMEK YETERLİDİR)
   Bakmayı bilirseniz işaretler her yerdedir.. Bazen daha fazla çabalamadan hayata teslim olmak yeterlidir. Gözlerinizi kapatır ve beklersiniz, işte bu kulağınıza fısıldanan işaretleri almanız için her gün kendinize vermeniz gereken sessizlik içinde düşünme anlarıdır.. 
  Hayat konuşur sizinle evet ve en büyük varoluşsal sıkıntılardan biri olan 'özgür iradeyle seçim yapma mecburiyeti' aşamasında bir bakarsınız yapmanız gerekenler açılıverir önünüzde, bu durumda beklenen sakinleşerek gözlerinizi kapatmak ve her şeyi kabullenerek işaretleri değerlendirmektir sadece..
  Bazen da çaba göstermeniz gerekir istediğinize ulaşmak için ve uyum gösterirsiniz hayata gününüzün daha uzun, kalan bölümünde, size istediğiniz huzuru versin diye, genelde kazanla kazanmayanı bu belirler zira..
(AMA GENELDE ÇABA GÖSTERMELİSİNİZ HAYALLERİNİZ İÇİN VE ÇOK İSTEMEK GÜÇLÜ BİR BAŞLANGIÇTIR)
   
  Kısaca tüm cevaplar içimizdedir aslında, eğer tam olarak çaba gösterir ve  değişirsek tüm dünya da değişiverir, hani söyledikleri gibi; eğer karşındakiyle aranda bir sorun varsa aslında değişmesi gereken sadece sensindir. Zira bu durumu da (içindeki gizli sebepten)  her şeyi olduğu gibi yaratan sensin..
(DURUŞUMUZ KİŞİLİĞİMİZİ BELİRLER)
  Kişisel sorumluluğu almanın gerekliliği üzerine yaptığım kısa hatırlatmadan sonra asıl amacımız olana, yani içimizde var olan gerçek potansiyele, Nietzsche'nin üstün insanına giden yolda basit de olsa bizler ne yapabiliriz, kısmına gelebiliriz o halde..
  Bu gün davranışçı psikologları bire bir destekleyen kısacık bir cümle üzerine  düşüneceğiz;
 Omurga mı kişiliği belirler yoksa kişilik mi omurgayı..
  
  İtiraf etmek gerekirse bu cümleyi bir karikatürde görmüş ve kesip not defterimin arasına koymuştum bir kaç yıl önce ama bana o kadar anlamlı geldi ki eninde sonunda kullanacağımı biliyordum, kısmet bu güneymiş, o halde beraber düşünmeye başlayalım..
  Bu soruyla ilgili elbette davranış psikologlarının bir cevabı (ve çok uzuun kitaplar dolusu bilgi) var ama önce kendi bulduğum
(HER KİMSEN, HAYAT ONU GETİRİR ÖNÜNE)
cevabı; Thomas MANN'ın Hint mitolojisinden esinlendiği ünlü öyküsünü özetleyerek anlatayım..

  

    Harika kalçalı diye betimlenen Sita'nın iki sevgilisi vardır. biri yumuşak ve hantal vücutlu bilge Brahman Şridaman, diğeri ise daha az kültürlü ama çevik vücutlu Nanda..
(TEK SIĞINAĞIN, VÜCUDUNA YATIRIM YAP)
(bir de ne vücuduna ne bilgeliğine yatırım yapmayan insanlar vardır ki umarım onlardan biri değilsinizdir,, Yazar'ın yani benim notumdu bu, pardon hikayeye dönelim) 
  Sita ister ki şridaman kafalı ama Nanda vücutlu tek bir sevgilisi olsun.(zaten hatunlar bizi olduğumuz gibi asla kabul etmezler) 
  Tanrı bunu duyar ve iki adamın vücutlarını yer değiştirir. ama gel zaman git zaman, eski hamam eski kafatas..
(SPOR İYİDİR AMA BECERE BİLDİKLERİN)
  Bilge Şridaman'ın yeni çevik vücudu yumuşar, hantallaşır. Nanda ise yeni hantal vücuttan bir atlet çıkarır..
  Thomas Mann'a göre (ki bende öyle düşünüyorum),ruhun vücuda girmesi farklılaşmayı doğuran asıl etkendir.. öyle bir benlik imajımız ve değişmeyen sözde doğrularımız vardır ki, iç dünyamız anında dış dünyamızı şekillendirmeye başlar..
 
(KENDİNE GÜVENEN, TEMSİLİ)
Kısacası esas olan kişiliktir sevgili arkadaşlar. 
  Kendimiz hakkında o taa küçüklüğümüzden getirdiğimiz önyargılarımız, hakkımızdaki düşüncelerimiz asla dış dünyadan saklayamayacağımız gerçeklerdir.. 
 Kendinizi değersiz ve hatta çirkin görüyorsanız duruşunuz yani postürünüz ona göre şekillenir. 
 
(EN BÜYÜK CİMBOM,, DAYANAMADIM)

  Gögüs kafesi bölgenizdeki merkeziniz içe gömülür, omuzlar düşer yüzünüz her hangi bir ifadeye izin vermeyecek ölçüde gerilir ve (insanlara güvensiz asık yüz) boyunuz birden bire olduğundan kısa görünür..
  Böyle biri olsanız, dış dünyada nasıl algılandığınızı ve 'bunları hak etmiyorum' şeklindeki sitemlerinizin göz ardı edilerek, nasıl üzerinize gelinip sizinle uğraşıldığını ancak tahmin edebilirsiniz.. 
  Ama gerçek şu ki dış dünyanın size davranışlarını da yaratan sizsinizdir.. Duruşunuzla verdiğiniz mesaj ben bunları hak edecek derecede silik biriyim şeklindedir..
(EZİK DURURSANIZ İNSANLARIN
SİZİNLE UĞRAŞMASINI HAK EDERSİNİZ..)
  O halde sonuca gelecek olursak; kısacası sevgili arkadaşlar vücut duruşumuz kişiliğimizin aynasıdır ve dışarı verdiğimiz bu mesajı davranış psikolojisi araştırmalarına göre değiştirebilmek ve hatta bu sayede ruhsal durumunuzu dahi değiştirmek tamamen gerçek ve mümkündür..
  Duruşu yani omurgası daha düz bir insan olmayı sağlayan şey kişinin kendi öz güveni yani kısaca kendi kişiliğidir. 
  Ama asıl önemlisi; vücut duruşunu yani omurgasını düzelterek insanın dış dünyaya daha güçlü bir öz güven mesajı
(ÖZGÜVEN SAÇMAK, VÜCUT
DİLİNİZLE YAKINDAN ALAKALIDIR)
verebilmesidir ki daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi (bilinmeyen no.4) duruş, jestler, bakış, gülümseme, yürüyüş yani güçlü bir beden dili dışarı parlak bir aura saçmanız ve insanları garip ışığınızla kendinize çekmeniz için yeterli adımları oluşturur..
  O halde bugünün alıştırması omurga sisteminizi olabildiğince dikleştirerek insanlara güçlü merkezinizi sergilemek, omuzlarınızı dikleştirmek ve yüz kaslarınızı gevşek olup olmadığını sürekli kontrol ederek gülümsemek olmalıdır. Adını hatırlayamadığım ve sürekli gülümsemenizi öğütleyen bir yazarın söylediği gibi; ''gülümsemenize kimin aşık olacağını bilemezsiniz''
  Üzerinize düşeni yapınız, ki ışıltınız ve farklı kimliğiniz ardından gelecektir...                                                                                                                                                                                            (Çetin TARI)




GÜNÜN VİDEOSU;

ÜSTÜN HOCA



GÜNÜN KARİKATÜRÜ;


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder